Hem öyle bir ubudiyet ve ibadet gösterdi ki, iptida ve intihayı birleştirip hiç kimseyi taklit etmeyerek, ibadetin en ince esrarını görüp müraat ederek en dağdağalı zamanlarda dahi tam tamına ubudiyeti yapması emsalsiz bir hâlet olması gibi, Hâlıkına karşı öyle daavât ve münâcât ve ricalar yapmış ki, bu zamana kadar telâhuk-u efkârla beraber o mertebeye yetişilmemiş. Meselâ, Cevşenü’l-Kebîr münâcâtında bin bir esmâ-i İlâhiyeyi şefaatçi ederek Hâlıkını öyle bir tarzda tavsif ve tarif eder ki, emsali yok. Ve mârifetullahta kimse ona yetişememesi, misilsiz bir hâlettir.

Hem, öyle bir metanetle insanları dine dâvet ve öyle bir cür’etle risaletini tebliğ etmiş ki; kavmi ve amcası ve dünyanın büyük devletleri ve eski dinlerin etba’ları ona muarız ve düşman oldukları halde, zerre kadar korkmayarak, çekinmeyerek umumuna meydan okuması ve başa da çıkarması emsalsiz bir hâlettir. İşte, onun sıdkına ve nübüvvetine bu harika, emsâlsiz sekiz hâletin mecmuu gayet kuvvetli bir şehadettir.

Ve bu hâletler, o zâtın (a.s.m.) nihayet derecede ciddiyetine ve itmi’nanına ve kemâl-i sıdkına ve hakkaniyetine kat’î kanaati var olduğunu gösteriyor. Âlem-i İslâm, her günde, her teşehhüdde milyonlar lisanla 1 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ der. Ve onun memuriyetine teslimiyetini ve getirdiği saadet-i ebediye beşaretini tasdik ettiğini ve beşeriyetin derin bir aşkla ve fıtrî ve istidadî pek kuvvetli bir iştiyakla aradığı hayat-ı bâkiyeye sağlam bir yol açtığına karşı âlem-i İslâm minnettarâne, müteşekkirâne 2 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ ile bir mânevî ziyaret ve görüşmek ve üç yüz elli milyon, belki milyarlar namına onu tebrik eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ey Peygamber, Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.
2 : Ey Peygamber, Allah’ın selâmı üzerine olsun.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i İslâm : İslam dünyası
beşaret : müjde
beşeriyet : insanlık
cür’et : cesâret
daavât : dualar
dağdağa : kargaşa, karışıklık
ehl-i hakikat : gerçeği ve doğruyu bulan kimseler
emsal : benzer
esmâ-i İlâhiye : Cenab-ı Allah’ın isimleri
etba : tabi olanlar, uyanlar
feyz : mânevi gıda, ilim, irfan
gayet : çok, sonderece
hadsiz : sınırsız
hakkaniyet : doğruluk, gerçekçilik
hâlet : durum, hâl
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
intiha : son, uç nokta
iptida : başlangıç
itikad : inanç
itmi’nân : emin olma, tereddütsüz inanma
kanaat : inanma, yetinme
kat’î : kesin olarak
kemâl-i sıdk : tam ve mükemmel doğruluk
kuvvet-i imaniye : iman kuvveti
küllî : geniş, genel, kapsamlı
lisan : dil
mârifetullah : Allah’ı tanıma ve bilme
mecmu : bütün, genel
mertebe-i iman : imanın mertebesi, derecesi
metanet : sağlamlık, kararlılık
misilsiz : benzersiz
muarız : karşı gelen, karşıt
muhalefet : zıt ve aykırı davranma
münâcât : Allah’a yalvarış, dua
müraat etme : riayet etme, gözetme, uyma
müttefikan : birleşerek, fikir birliğiyle
nihayet : son, son derece
nübüvvet : peygamberlik
risalet : peygamberlik
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
sıdk : doğruluk
şefaatçi : günahların bağışlanması için vesile
şehadet : şahitlik, tanıklık
tasdik : doğrulama, onaylama
tavsif : vasıflandırma, niteleme
tebliğ : bildirme, ulaştırma
telâhuk-u efkâr : fikirlerin birikimi
teslimiyet : teslim olma
teşehhüd : namazların çift rekatlarında “Tahiyyat”ı okuyuncaya kadar oturmak
ubûdiyet : Allah’a kulluk
umum : bütün, tamam
vesvese : kuruntu, şüphe
zerre kadar : en ufak, en küçük
Yükleniyor...