Aynen öyle de, Cehennem hapsine girenlerden olan kâfir-i mutlak, küfrüyle hem esmâ-i İlâhiyenin hukukuna inkâr ile tecavüz, hem o esmâya şehadet eden mevcudatın şehadetlerini tekzip ile hukuklarına tecavüz ve mahlûkatın o esmâya karşı tesbihkârâne yüksek vazifelerini inkâr etmekle hukuklarına tecavüz ve kâinatın gaye-i hilkati ve bir sebeb-i vücudu ve bekàsı olan tezâhür-ü rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubûdiyetlerle mukabelelerini ve âyinedarlıklarını tekzip ile hukukuna bir nevi tecavüz ettiği haysiyetiyle öyle azîm bir cinayet, bir zulümdür ki, affa kàbiliyeti kalmaz, 1 إِنَّ اللهَ لاَيَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ âyetinin tehdidine müstehak olur. Onu Cehenneme atmamak, bir yersiz merhamete mukàbil, hukuklarına taarruz edilen hadsiz dâvâcılara hadsiz merhametsizlikler olur. İşte o dâvâcılar Cehennemin vücudunu istedikleri gibi, izzet-i celâl ve azamet-i kemâl dahi kat’î isterler.

Evet, nasıl bir serseri âsi ve raiyete tecavüz eden bir adam, oranın izzetli hâkimine dese, “Beni hapse atamazsın ve yapamazsın” diye izzetine dokunsa, elbette o şehirde hapis olmasa da o edepsiz için bir hapis yapacak, onu içine atacak. Aynen öyle de, kâfir-i mutlak, küfrüyle izzet-i celâline şiddetle dokunuyor. Ve azamet-i kudretine inkâr ile dokunduruyor. Ve kemâl-i rububiyetine tecavüzüyle ilişiyor. Elbette Cehennemin pek çok vazifeler için pek çok esbab-ı mucibesi ve vücudunun hikmetleri olmasa da, öyle kâfirler için bir Cehennemi halk etmek ve onları içine atmak, o izzet ve celâlin şe’nidir.

Hem mahiyet-i küfür dahi Cehennemi bildirir. Evet, nasıl ki imanın mahiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir cennet-i hususiye şekline girebilir ve Cennetten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de, Risale-i Nur’da delilleriyle ispat ve baştaki meselelerde dahi işaret edilmiş ki, küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve mânevî azapları var, eğer tecessüm etse, o mürted adama bir hususî cehennem olur ve büyük Cehennemden bu cihette gizli haber verir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Muhakkak ki Allah, Kendisine ortak koşulmasını affetmez.” Nisâ Sûresi, 4:48.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yedinci Mes'ele / Sonraki Risale: Dokuzuncu Mesele
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âsi : isyan eden
âyinedarlık : aynalık, yansıtma
azamet-i kemâl : kusursuzluk ve mükemmelliğin büyüklüğü
azamet-i kudret : güç ve iktidarın büyüklüğü, yüceliği
azîm : büyük
bilhassa : özellikle
celâl : büyüklük, haşmet
cennet-i hususiye : özel cennet
dehşetli : korkunç, ürkütücü
elem : acı, keder
esbab-ı mucibe : gerektirici sebepler
esmâ : isimler
gaye-i hilkat : yaratılış gayesi
hadsiz : sayısız, sınırsız
hâkim : idâreci, yönetici
halk etmek : yaratmak
haysiyetiyle : itibariyle, özelliğiyle
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
irtidad : dinden dönme, İslâm dinini terk ederek başka bir dini seçme
izzet : itibar, mağlubiyeti kabul etmeyen bir yücelik
izzet-i celâl : haşmet, azamet ve yüceliğin izzeti
kàbiliyet : kabul edilebilirlik
kâfir-i mutlak : hiçbir dinî değere inanmayan inkârcı
kemâl-i rububiyet : Allah’ın varlıkları terbiye ve idare edişindeki mükemmellik
küfr-ü mutlak : tam bir küfür, inkâr ve dinsizlik
mahiyet : esas, nitelik, özellik
mahiyet-i küfür : küfrün iç yüzü, esası
mahlukât : yaratılmışlar
mevcudat : varlıklar
mukabele : karşılık
mukàbil : karşılık
mürted : dinden çıkan
müstehak : lâyık, hak etmiş
nevi : tür
nifak : münafıklık, ikiyüzlülük
raiyet : halk, tabi olanlar
sebeb-i vücud ve bekà : varlık ve varlığın kalıcılık sebebi
şe’n : bir şeyin gereği
şehadet : şahitlik, tanıklık
taarruz etmek : saldırmak
tecessüm etmek : cisimleşmek, maddi yapı kazanmak
tekzip : yalanlama
tesbihkârâne : tesbih ederek
tezâhür-ü rububiyet-i İlâhiye : Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesinin, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının açıkça görülmesi
ubûdiyet : Allah’a kulluk
vücud : varlık, var oluş
Yükleniyor...