Üçüncü vecih: Hangi mesele veya rivayet var ki, meşrepleri, mezhepleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin? Meselâ, İslâm içinde birkaç deccal geleceğine dair rivayetlerden birisi bu hadîs-i şerif, sarih bir surette Cengiz ve Hülâgû fitnesinden haber verir:

لَنْ تَزَالَ الْخِلاَفَةُ فِى وَلَدِ عَمِّى صِنْوِ اَبِى الْعَبَّاسِ حَتَّى يُسَلِّمُهَا اِلَى الدَّجَّالِ 1
Yani, “Uzun zaman hilâfet-i Abbâsiye devam edecek, sonra o saltanat Deccal eline geçecek” diye, beş yüz seneden sonra İslâm içine bir deccal gelecek, o hilâfeti bozacak gibi ki, eşhâs-ı âhirzamandan çok rivayetler haber verdikleri halde, mezhebi ayrı veya fikri müfrit bir kısım ehl-i içtihad kabul etmemişler, “mevzu” veya “zayıftır” demişler. Her ne ise, şimdi bu uzun kıssayı kısa kesmeme sebep, Risale-i Nur ile alâkadar ve Nurlara hücumun aynı zamanında zeminin hiddetini gösteren dört büyük zelzelenin tevafuku gibi bu cevabı yazdığım aynı saatte, burada iki şiddetli zelzele vuku buldu. Şöyle ki:

Akşamda elime verilen ehl-i vukufun raporundaki ameliyat-ı cerrahiyenin yaralarından elîm bir tesir ve temassızlıktan hazîn bir zahmetle kendim perişan kalemimle yazmaktan teellüm hissederken, iki zelzelenin tevafukudur. Evet, sekiz ay tecrit ve sıkıntılar içinde en ziyade güvendiğim ve raporlarıyla imdadıma yetişmelerini beklediğim Diyanet Riyaseti dairesinden gelen raporu akşamdan aldım. Bu sabah bildim ki, pek ehemmiyetsiz şeylerle imdadıma değil, belki iddiacıya yardım ederek, “Geçen dört zelzeleler Nurun kerametlerindendir, Said demiş” dediklerini gördüm. Cetvelde yazdığım gibi, “Nurlar, sadaka-i makbule misillü, belâların def’ine bir vesiledir. Ne vakit Nurlara hücum edilse, musibetler fırsat bulup gelirler ve bazan da zemin hiddet eder” diye yazmaya niyet ederken, burada iki şiddetli zelzele HAŞİYE beni o bahsi yazmaktan vazgeçirdi. Onu bırakıp üçüncü noktaya geçiyorum.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Alâuddîn el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl: 14:271, hadîs no: 33436.
HAŞİYE : Bu iki zelzele 18.9.1948 tarihine müsadif, Cuma günü kuşluk vakti olmuştur. Afyon hapsinde Risale-i Nur talebeleri namına Halil, Mustafa, Mehmet Feyzi, Hüsrev
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdet-i müstemirre : yerleşmiş alışkanlıklar ve gelenekler
alâkadar : alâkalı, ilgili
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
ameliyat-ı cerrahiye : cerrahi operasyon, ameliyat
binaen : –dayanarak, dolayı
def’ : uzaklaştırma, ortadan kaldırma
Diyanet Riyaseti : Diyanet İşleri Başkanlığı
ehl-i içtihad : içtihad yapma kàbiliyeti olan büyük din alimleri
ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler
ehl-i vukuf : bilirkişi
elîm : elemli, acı verici
eşhâs-ı âhirzaman : âhirzaman şahısları
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hazîn : hüzünlü, üzüntü veren
hiddet : öfke, sinir
hilâfet : bir kimsenin yerine geçme; Peygamberimizin (a.s.m.) vekili olarak Müslümanların din ve dünya işlerinin tedbirini gören genelbaşkanlık makamı
hilâfet-i Abbâsiye : Abbasî halifeliği
hücum : saldırı
Hüsrev : keramet
kuşluk vakti : güneşin doğup bir miktar yükselmesinden başlayıp Günişin gökyüzünün tam ortasına gelmesinden biraz öncesine kadar olan vakit
mâbeyn : ara
makbul : kabul gören, geçerli
mevzu (hadis) : uydurma hadîs; hadis olmadığı halde Peygamber Efendimize (a.s.m.) dayandırılan uydurma söz
mezheb : yol, usûl
misillü : gibi, benzeri
müdakkik : dikkatli, araştırıcı
müfrit : ifrat eden, haddini aşan, ölçüsüz ve taşkın hareket eden
müsadif : tesadüf eden, rastlayan
rivayet : duyulan şeylerin nakledilmesi
sadaka-i makbule : makbul olan, kabul olunmuş sadaka
tecrit : yalnız başına bırakma
teellüm : elem, acı
tevafuk : denk gelme, uygunluk
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
zelzele : deprem, sarsıntı
zemin : yer, dünya
ziyade : fazla, çok
Yükleniyor...