29.8.1948 tarihli dilekçesinde, “Bir fikir kalbime gelmiş, şöyle ki: Hükûmet beni tam himaye ve bana yardım etmesi milletin maslahatına ve vatanın menfaatına çok lüzumlu iken beni sıkması îma eder ki, benimle mücadele eden gizli zındıka komitesiyle şimdi onlara iltihak eden komünist komitesinden bir kısmı, ehemmiyetli resmî makamları elde ederek karşıma çıkıyorlar. Hükûmet ise ya bilmiyor, ya müsaade ediyor. Kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı olan Ayasofya Camiini puthaneye ve Meşîhat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olmasına imkân var mıdır?”
• • •
Mahkemenin Said’i cezalandırmak için en kuvvetli tahmin ettikleri fıkradır. Said’in gizli düşmanlarına karşı Denizli Mahkemesinde istimal ettiği bu sözünü, mahkeme bütün bütün yanlış mânâ vererek devlete ve hükûmete çevirip tecziyeye sebep göstermiş.
“Bu inkılâpları mevki-i mer’iyete koyan devletin bir kısım yeni kanunlarına cebr-i keyfî-i küfrî, cumhuriyete istibdad-ı mutlak, rejime irtidad-ı mutlak ve bolşeviklik ve medeniyete sefahet-i mutlaka demiş.”
• • •
Mahkemenin kararnamesinde hayret ve takdirle yazılan bir fıkradır.
Risale-i Nur’u yazmanın uhrevî ve dünyevî pekçok faideleri olduğu, bunların da:

1. Ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmek.

2. Üstadına neşr-i hakikatte yardım etmek.

3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek.

4. Kalemle ilmi tahsil etmek.

5. Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî ibadeti yapmak.

6. İman ile kabre girmektir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

antika : eski ve kıymetli sanat eseri
cebr-i keyfî-i küfrî : kanun ve adalete aykırı, küfre yönelik olan keyfî zorlama
cihad : mücadele, din uğrunda çaba harcama
cihet : şekil, yön
dünyevî : dünya ile ilgili
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, sapık kimseler
fıkra : kısım, bölüm
himaye : koruma
iltihak : katılma
inkılâp : büyük değişim, devrim
irtidad-ı mutlak : tam ve kesin dinden çıkma
istibdâd-ı mutlak : mutlak diktatörlük; tam ve sınırsız bir baskı
istimal : kullanma
kararname : suçlama veya aklamaya dair resmi yazı
komite : belirli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösteren topluluk
mânen : mânevî yönden
maslahat : fayda, yarar
medar-ı şeref : şeref sebebi
menfaat : çıkar, yarar
Meşîhat Dairesi : Osmanlıda Diyanet İşleri Başkanlığı
mevki-i mer’iyet : yürürlük, tatbik konumu
mücahede : cihad etme, din uğrunda çaba harcama
neşr-i hakikat : hakikatlerin yayılması
nişan : alâmet, işaret
puthane : put evi
rejim : bir devletin sevk ve idare usulü, yolu
sefahet-i mutlaka : nefsin kötü arzularına sınırsız bir şekilde uyma
tahsil etmek : ilim öğrenmek
tecziye : cezalandırma
tefekkürî : Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde, etraflıca ve derinlemesine düşünerek
uhrevî : âhirete yönelik
yâdigâr : hediye, armağan
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
Yükleniyor...