Hattâ, şekvâ olmasın, ben bu üçüncü medrese-i Yusufiyede, birkaç gün zarfında, hiç ömrümde görmediğim maddî ve mânevî sıkıntılı, hastalıklı musibetimde, hususan Nurun hizmetinden mahrumiyetimden gelen meyusiyet ve kalbî ve ruhî sıkıntılar beni ezdiği sırada, inâyet-i İlâhiye bu mezkûr hakikati gösterdi. Ben de sıkıntılı hastalığımdan, hapsimden razı oldum. Çünkü, benim gibi kabir kapısında bir bîçareye, gafletle geçebilir bir saati, on saat ibadet saatleri yapmak büyük bir kârdır diye şükreyledim.

Üçüncü nokta: Şefkatkârâne hizmetiyle yardım etmek ve muhtaç oldukları rızıklarını ellerine vermek ve mânevî yaralarına tesellilerle merhem sürmek, az bir amel ile büyük bir kazanç var. Ve dışarıdan gelen yemeklerini onlara vermek, aynı yemek kadar o gardiyan ve gardiyanla beraber dahilde ve hariçte bîçare mahpuslara çalışanlara bir sadaka hükmünde defter-i hasenatına yazılır. Hususan musibetzede, ihtiyar veya hasta veya fakir veya garip olsa, o sadaka-i mâneviyenin sevabını çok ziyadeleştirir. İşte bu kıymetli kazancın şartı, farz namazını kılmaktır; tâ ki o hizmeti lillâh için olsun. Hem bir şartı da, sadakat ve şefkat ve sevinçle ve minnet etmemek tarzda yardımlarına koşmaktır.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

amel : iş, fiil
bîçare : çaresiz, zavallı
dahilde : içeride
defter-i hasenat : sevap ve iyiliklerin yazıldığı mânevî defter
gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık
garip : kimsesiz, zavallı
hakikat : asıl, gerçek, doğru
hariçte : dışarıda
hususan : bilhassa, özellikle
hüküm : yargı, karar
ibadet : Allah’a kulluk
inâyet-i İlâhiye : Allah’ın yardımı, lütfu, şefkatle ilgisi
kalbî : kalben, içten
lillâh : Allah için
mahpus : hapsedilmiş
mahrumiyet : yoksun kalma
meyusiyet : ümitsizlik
mezkûr : anılan, sözü geçen
minnet : iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek
musibet : belâ, dert, felâket
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
rızık : Allah’ın, maddi ve mânevî olarak, ihsan ettiği her türlü nimet
ruhî : ruhla ilgili
sadaka : Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardım
sadaka-i mâneviye : belaları def edecek mânevî sadaka
sadâkat : bağlılık, doğruluk
şefkat : acıyarak ve esirgeyerek sevme
şefkatkârâne : şefkatli bir şekilde
şükreyleme : Allah'ın (c.c.) nimetlerine karşı memnunluk gösterme; Allah'a teşekkür etme
teselli : üzüntülü bir kimseyi söz ve öğütle ferahlandırma
ziyade : çok
Yükleniyor...