Başta Müdür olarak hapsin heyet-i idaresine sureten ehemmiyetsiz fakat bence çok ehemmiyetli bir mâruzatım var.
Yirmi iki sene tecrid-i mutlak içinde geçen hayatım ve yetmiş beş yaşında vücudumun aşılara tahammülü yoktur. Hattâ, çok zaman evvel beni aşıladılar; yirmi sene onun eseri olarak cerahat yapıyordu. Müzmin bir zehir hükmüne geçti. Emirdağı’nda iki doktor ve arkadaşlarım bunu biliyorlar. Hem dört sene evvel Denizli’de beni de umum mahkûmlar içinde aşıladılar. Hiçbirisine zarar olmadığı halde, beni yirmi gün hasta eyledi. Hıfz-ı İlâhî ile, benim için tehlikeli olan hastahaneye gitmeye mecbur edilmedim. Kat’iyen vücudum aşıya gelmez. Hem mazeretim kuvvetlidir. Hem yetmiş beş yaşında gayet zayıf olduğumdan, on yaşında bir çocuğa edilen aşıya ancak tahammül ederim. Hem madem daima tecrid-i mutlak içindeyim; benim başkalarla temasım yok. Hem bir ay evvel iki doktoru Vali Emirdağı’na gönderdi; beni tam muayene ettiler, hiçbir sâri hastalık bulunmadığı, yalnız gayet zaafiyetten ve tecrit ve ihtiyarlıktan ve kulunç hastalığından başka birşey bulamadılar. Elbette bu hal, beni kanunca aşılamaya mecbur etmez.

Hem büyük bir ricam var, beni hastahaneye sevk etmeyiniz. Bütün hayatımda, hususan bu yirmi iki sene tecrid-i mutlak ömrümde tahammül edemediğim bir vaziyete, yani tanımadığım hastabakıcıların hükmü altına mecbur etmeyiniz. Gerçi bu sıralarda kabre girmeyi hoş görmeye başlamıştım. Fakat insaniyetlerini gördüğüm bu hapsin heyet-i idaresinin hatırları ve mahpusların tesellileri için, şimdilik hapsi kabre tercih ettim.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâmet : belirti, işaret
amel : iş, fiil
cihet : şekil, yön
çilehâne : çile yeri, nefsi terbiye hücresi
emâre : belirti, işaret
evvel : önce
heyet-i idare : idare heyeti, yönetim kurulu
hıfz-ı İlâhî : Allah’ın koruması
hizmet-i imâniye : iman hizmeti
hususan : bilhassa, özellikle
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme
kat’iyen : kesinlikle
kudsî : kutsal, mukaddes
kulunç : şiddetli ağrı, özellikle omuz ve sırt ağrısı
makbuliyet : kabul edilmiş olma
mâruzat : arz edilen şey, istek, rica
muvaffakiyet : başarı
mücahede : cihad etme, din uğrunda çaba harcama
müzmin : zamanla yerleşmiş olan kalıcı hastalık; kronik
sabır : acıya ve zorluğa katlanma
sâri : bulaşıcı
sevk etme : gönderme
sureten : görünüşte
şehadetnâme : şahitlik belgesi
şükretmek : Allah'ın (c.c.) nimetlerine karşı memnunluk göstermek; Allah'a teşekkür etmek
tahammül : dayanma, katlanma
tecrid-i mutlak : hücre hapsi, yalnız başına bırakma
tecrit : soyutlama, ayırma
umum : bütün
vazife-i İlâhiye : Allah’a ait olan iş
zafiyet : zayıflık, güçsüzlük, dermansızlık
Yükleniyor...