Aziz, sıddık kardeşlerim; Bugün birden hatıra geldi ki, mesele-i Nuriye münasebetiyle bu medreseye kader-i İlâhi ve kısmetin sevkiyle gelenleri tâziye yerine tebrik eyle. Çünkü ekseriyetin herbiri yirmi otuz sene, belki yüz sene, belki bin mâsum kardeşlerimize bedel gelip onları bir derece zahmetten kurtarıyor. Hem Nurla imana hizmetiniz devam etmekle beraber, herbiri az zamanda çok hizmet etmiş, bazıları on senede yüz senelik iş görmüş gibidir. Hem bu yeni medrese-i Yusufiyenin imtihanında bulunup onun geniş ve küllî kıymettar neticelerine bilfiil hissedar olmak için bu zahmetli mücahedeye giriyorlar. Ve kolayca görmelerine müştak oldukları hâlis, sadık kardeşlerini görüp, tatlı bir ders alıp veriyorlar. Hem madem dünyanın istirahat zamanları devam etmiyor, boşuboşuna gidiyor! Elbette böyle az zahmetle çok kâr kazananlar tebrike lâyıktırlar.

Kardeşlerim, bu geniş hücum, Risale-i Nur’un fütuhatına karşıdır. Fakat anladılar ki, Nurlara iliştikçe daha ziyade parlar, ders dairesi genişlenip ehemmiyet kesbeder ve mağlûp olmaz. Yalnız sırran tenevveret perdesi altına girer. Onun için plânı değiştirdiler; zâhiren Nurlara ilişmiyorlar. Biz madem inâyet altındayız; elbette kemâl-i sabır içinde şükretmeliyiz.
• • •

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Aziz, sıddık kardeşlerim; Garip ve lâtif iki hâlimi beyan etmek lâzım geldi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
beyan etmek : açıklamak
bilfiil : fiilen, uygulamada
ekseriyet : çoğunluk
fütûhât : fetihler, zaferler
garip : kimsesiz, zavallı
hâlis : samimi, içten
hissedar : ortak
hücum : saldırı
ihtar edilme : hatırlatılma, ikaz edilme
inayet : lütuf, iyilik, ilâhî ihsan
inâyet-i İlâhiye : Allah’ın, inayeti, yardımı
istirahat : dinlenme
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kemâl-i sabır : tam ve mükemmel sabır
kesb etme : kazanma
kıymettar : kıymetli, değerli
küllî : genel, kapsamlı
latîf : güzel, hoş
mağlup olma : yenilme
maslahat : fayda, yarar
mâsum : suçsuz
medrese : ders görülen yer
medrese-i Yusufiye : Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer mânâsında hapishane
mesele-i Nuriye : Risale-i Nur’un üstlendiği dava
mücahede : cihad etme, din uğrunda çaba harcama
münasebet : bağlantı, ilişki
müştak : çok arzulu ve istekli
netice : sonuç
sadık : doğru, dürüst
sarf etme : harcama
sevk : yönlendirme
sıddık : çok doğru ve bağlı
sırran tenevveret : gizli ve sır perdesi altında parlama; hizmetin gizliden gizliye yayılması
şükretmek : Allah'ın (c.c.) nimetlerine karşı memnunluk göstermek; Allah'a teşekkür etmek
tâziye : başsağlığı, tesellî
tebrik : mübârek kılma, kutlama
tecrid-i mutlak : hücre hapsi; yalnız başına bırakma
zâhiren : görünürde
zahmet : zorluk
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...