Şimdi vaziyetimiz şaka kaldırmıyor. Bununla beraber, hiç endişe etmeyiniz. Biz inâyet-i İlâhiye altındayız ve bütün meşakkatlere karşı kemâl-i sabırla, belki şükürle mukabele etmeye azmetmişiz. Bir dirhem zahmet, bir batman rahmet ve sevabı netice verdiğinden, şükür etmeye mükellefiz.
Said Nursî
• • •
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Aziz, sıddık kardeşlerim; İki ehemmiyetli sebep ve bir kuvvetli ihtara binaen, ben bütün vazife-i müdafaatı buraya gelen ve gelecek Nur erkânlarına bırakmaya kalben mecbur oldum. Hususan H, R, T, F, S. 2

Birinci sebep: Ben hem sorgu dairesinde hem çok emarelerden kat’î bildim ki, bana karşı ellerinden geldiği kadar müşkülât yapmaya ve fikren onlara galebe etmemden kaçmaya çalışıyorlar ve resmen de onlara iş’ar var. Güya ben konuşsam, mahkemeleri ilzam edecek derecede ve diplomatları susturacak bir iktidar-ı ilmî ve siyasî göstereceğim diye, benim konuşmama bahanelerle mâni oluyorlar. Hattâ sorguda bir suale karşı dedim: “Tahattur edemiyorum.” O hâkim taaccüp ve hayretle dedi: “Senin gibi fevkalâde acîp zekâvet ve ilim sahibi nasıl unutur?” Onlar Risale-i Nur’un hârika yüksekliklerini ve ilmî tahkikatını benim fikrimden zannedip dehşet almışlar. Beni konuşturmak istemiyorlar. Hem güya benimle kim görüşse birden Nurun fedakâr bir talebesi olur. Onun için beni görüştürmüyorlar. Hattâ Diyanet Reisi dahi demiş: “Kim onunla görüşse ona kapılır. Cazibesi kuvvetlidir.”

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2 : Hüsrev, Refet, Tahirî, Feyzi, Sabri.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : şaşırtıcı, hayranlık verici
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
azmetmek : karar vermek, gayret etmek
batman : eskiden kullanılan ve 8 kiloluk ağırlığa karşılık gelen bir ölçü birimi
binaen : -dayanarak
cazibe : çekim gücü
dirhem : eskiden kullanılan ve 3 gramlık ağırlığa karşılık gelen bir ölçü birimi; azıcık, çok küçük
Diyanet Reisi : Diyanet İşleri Başkanı
emare : belirti, işaret
erkân : rükünler, temel unsurlar, ileri gelenler
fedâkâr : önem verdiği bir şey uğrunda herşeyi göze alan
fevkalâde : olağanüstü
fikren : düşünce olarak
galebe etme : üstün gelme
güya : sanki
habbeyi kubbe yapma : küçük bir şeyi büyütme, abartma
hususan : bilhassa, özellikle
ihbar etme : haber verme
ihtar : hatırlatma, ikaz
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
iktidar-ı ilmî ve siyasî : siyasî ve ilmî güç
ilzam etme : susturma
inâyet-i İlâhiye : Allah’ın inayeti, yardımı
iş’ar : işaret etme, belirtme
kat’î : kesin bir şekilde
kemâl-i sabır : tam ve mükemmel sabır
meşakkat : güçlük, sıkıntı
mukabele etme : karşılık verme
mükellef : yükümlü
müşkülât : zorluklar, güçlükler
rahmet : merhamet, ihsan, bağış
sıddık : çok doğru ve bağlı
sorgu dairesi : mahkemeye çıkarılan sanıkların sorgulandıkları bölüm, makam
şükretme : Allah'ın (c.c.) nimetlerine karşı memnunluk gösterme; Allah'a teşekkür etme
taaccüb : hayret, şaşkınlık
tahattur etme : hatırlama
tahkikat : araştırmalar
vazife-i müdafaat : savunma görevi
zekâvet : zeki oluş, çabuk anlama ve kavrama
Yükleniyor...