Aziz, sıddık kardeşlerim; Ehemmiyetli bir mânevî ihtara binaen, size şimdilik bir iki vazife-i Nuriye var ki, bütün kuvvetinizle bu üçüncü medrese-i Yusufiyede musibetzede bîçare mahpuslar içinde ikilik ve garazkârâne tarafgirlik düşmemek için Nur dersleriyle çalışmaktır. Çünkü, ihtilâftan ve garaz ve kin ve inattan istifadeye çalışan perde altında dehşetli müfsidler var. Madem bu hapis arkadaşlarımız, çoğu lüzum olsa vatanına ve milletine ve ahbabına fedakârâne ruhunu feda ettiren kahramanlık damarını taşıyorlar. Elbette o civanmertler, inadını ve garazını ve adavetini, milletin selâmeti ve bu hapis istirahati ve perde altında anarşiliğe çabalayan bolşevizmi aşılayanların ifsadlarından kurtulmak için, hiç menfaati bulunmayan ve bu fırtınalı zamanda zararı çok olan adavetini ve inadını feda etmeleri lâzımdır. Yoksa bu zamanda, baruta ateş atmak gibi, hem yüz bîçare mahpuslara, hem Nurun mâsum talebelerine, hem bu Afyon memleketine ehemmiyetli zahmetlere, sarsıntılara, belki memlekete giren ecnebî komitesi parmaklarının ilişmesine bir vesile olur. Madem bizler onların hatırları için kader-i İlâhî ile buraya girdik ve bir kısmımız onların saadeti ve mânevî rahatları için buradan çıkmak istemiyoruz ve istirahatimizi onlar için feda edip her sıkıntıya sabır ve tahammül ediyoruz. Elbette o yeni kardeşlerimiz dahi, Denizli mahpusları gibi, kardeşliğimiz hatırı için, Şaban ve Ramazan hürmetine birbirine küsmemek ve kardeş olup barışmak lâzım ve elzemdir. Zaten biz ve ben, onları Nur talebeleri dairesinde biliriz ve dualarımıza girmişler.
Said Nursî
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adavet : düşmanlık
ahbab : dostlar, sevilenler
anarşi :
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
bîçare : çaresiz, zavallı
civanmert : iyiliksever
ecnebî : yabancı
elzem : çok gerekli
evvelâ : ilk olarak
fedakârâne : fedakârca
garaz : kötü niyet
garazkârâne : garaz edercesine, kötü niyetle
hürmet : saygı
ifsad : bozma, fitne çıkarma
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
inşaallah : Allah’ın izniyle
istifade : faydalanma, yararlanma
istirahat : rahat, huzur
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
komite : belli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösteren topluluk
mahpus : hapsedilmiş, tutuklu
mâsum : günahsız, suçsuz
müfsid : bozguncu
Ramazan : hicrî ayların dokuzuncusu ve mübarek üç ayların üçüncüsü
saadet : mutluluk
sabır : acıya ve zorluğa katlanma
selâmet : esenlik, güven
sıddık : çok doğru ve bağlı
Şaban : hicrî ayların sekizincisi ve mübarek üç ayların ikincisi
tahammül : dayanma, katlanma
tahliye olma : serbest bırakılma
tarafgirlik : taraftarlık
tehir : erteleme, sonraya bırakma
Yükleniyor...