بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Aziz, sıddık kardeşlerim;

Ehemmiyetli bir taraftan ehemmiyetli ve mânidar bir sual edilmiş. Bana sordular ki: “Sizin cemiyet olmadığınız, üç mahkeme o cihette beraat vermesiyle ve yirmi seneden beri tarassut ve nezaret eden altı vilâyetin o noktadan ilişmemeleriyle tahakkuk ettiği halde, Nurcularda öyle harika bir alâka var ki, hiçbir cemiyette, hiçbir komitede yoktur. Bu müşkülü halletmenizi isteriz” dediler.

Ben de cevaben dedim ki: Evet, Nurcular cemiyet memiyet, hususan siyasî ve dünyevî ve menfî ve şahsî ve cemaatî menfaat için teşekkül eden cemiyet ve komite değiller ve olamazlar. Fakat, bu vatanın eski kahramanları kemâl-i sevinçle şehadet mertebesini kazanmak için ruhlarını feda eden milyonlar İslâm fedailerinin ahfadları, oğulları ve kızları o fedailik damarından irsiyet almışlar ki, bu harika alâkayı gösterip Denizli Mahkemesinde bu âciz bîçare kardeşlerine bu gelen cümleyi onlar hesabına söylettirdiler: “Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir hakikata başımız dahi feda olsun!” diye onlar namına söylemiş, mahkemeyi hayret ve takdirle susturmuş. Demek Nurcularda hakikî, hâlis, sırf rıza-yı İlâhî için ve müspet ve uhrevî fedailer var ki, mason ve komünist ve ifsad ve zındıka ve ilhad ve taşnak gibi dehşetli komiteler o Nurculara çare bulamayıp hükûmeti, adliyeyi aldatarak lâstikli kanunlarla onları kırmak ve dağıtmak istiyorlar. İnşaallah bir halt edemezler. Belki Nurun ve imanın fedailerini çoğaltmaya sebebiyet verecekler.
Said Nursî
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
ahfad : torunlar
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
beraat verme : temize çıkartma, suçsuz olduğunu ilân etme
bîçare : çaresiz, zavallı
cemaatî : belli bir cemaate yönelik, cemaate ait
cemiyet : topluluk, dernek
cihet : şekil, yön
fedâi : fedakâr; kendini bir hizmete adayan
hakikat : doğru gerçek
hakikî : asıl, gerçek
hâlis : samimi, içten
hususan : bilhassa, özellikle
ifsad : bozma
irsiyet : mirasçılık
karye : köy
kemâl-i âfiyet : tam ve eksiksiz bir sıhhat
kemâl-i sevinç : tam ve mükemmel sevinç
komite : belli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösteren topluluk
mânidar : anlamlı
matara : kavanoz; özellikle askerlerin kullandığı veya yolculukta kullanılan bir çeşit su kabı
menfaat : çıkar, yarar, fayda
menfi : olumsuz, negatif
menzil : mekan, yer
muvakkat : geçici
müspet : olumlu, uygun, yapılması memnuniyet veren, pozitif
müşkül : çözümü zor olan mesele
nam : ad
nezaret eden : bakan, gözetleyen
rıza-yı İlâhî : Allah rızası
saniyen : ikinci olarak
sıddık : çok doğru ve bağlı
şehadet : şehitlik, Allah rızası yolunda hayatını feda etmek
tahakkuk : gerçekleşme
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
tarassut eden : gözetleyen
teşekkül eden : oluşan
uhrevî : âhirete yönelik
vilâyet : il
zemzem : Kâbe yakınlarındaki mübârek su
Yükleniyor...