بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Evvelâ: Bir inâyettir ki, o adamın müfteriyâne iddianamesini işitemedim. Yoksa şiddetle konuşacaktım. Reise, “Seni mahkemeye veriyorum—yani haksızlığınla mahkeme-i kübrâya ve kanunsuzluğunla dünya mahkemesine. Ve avukatım yok” dediğimden maksat, onlara, “Bizim umumumuzun küllî meselede vekilimizdir; benim hususî şahsıma gelen hücuma ancak ben mukabele edebilirim” demektir. Ahmed Hikmet’e bildiriniz.

Saniyen: Savcının isnadâtına karşı eski müdafaatımız kâfidir.

Salisen: Mustafa Osman, Ceylân nasıl telâkki ettiklerini ve hiç bulantı onlara vermediklerini ve daire-i Nurda dahi fena tesir etmeyeceğini bana yazdılar. Kahraman Tahirî gördüm; o da öyle telâkki etmiş. Hüsrev ve Feyzi’leri ve Sabri’yi merak ettim.

Rabian: Zannederim ki, şimdi küfür ve dalâlet, komiteler ve cemiyetler şeklinde hücum ettikleri içindir ki, kader-i İlâhî, bunlara bu eşedd-i zulümle bir cemiyet isnadıyla bizi tazip ettiriyor. Demek şimdi ehl-i imanın ittihadına pek çok lüzum var. Biz o hakikati bilmediğimiz için kaderin adalet tokadını yeriz.
Said Nursî
• • •

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Aziz, sıddık kardeşlerim; evvelâ: Haccı men eden, zemzemi döktüren, hakkımızda eşedd-i zulme müsâadekâr davranan ve Zülfikar ve Siracü’n-Nur’un müsaderesine ehemmiyet vermeyen ve bizi garazkârâne, kanunsuz, tazip eden memurları terfi ettirip hanemizden çıkan mazlumâne lisan-ı hal ile yüksek ağlamamızı ve sesimizi işitmeyen bir müstebit kabinenin zamanında en rahat yer hapistir. Yalnız mümkün olsa başka hapse naklolsak, tam selâmet olur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
cemiyet : topluluk, dernek
daire-i Nur : Risale-i Nur Dairesi
dalâlet : hak yoldan sapkınlık
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler
eşedd-i zulüm : zulmün en şiddetlisi
evvelâ : ilk olarak
garazkârâne : garaz edercesine, kin tutarcasına
hakikat : bir şeyin gerçek mahiyeti, aslı
hane : ev
hususî : özel
hücum : saldırı
isnad : dayandırma, suçlama
isnadât : isnatlar, suçlamalar
ittihad : birleşme, birlik
kader/kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kâfi : yeterli
komite : belli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösteren topluluk
küllî : büyük, kapsamlı
lisan-ı hâl : hâl ve beden dili
mazlumâne : mazlumca, zulüm görmüşçesine
men eden : yasaklayan
mukabele : karşılık verme
müdafaat : savunmalar
müsaadekâr : müsaade eden, izin veren
müsadere : suç karşılığı olarak, malın tamamına ya da bir bölümüne el konulması
müstebit : istibdatçı, diktatör
naklolma : taşınma, aktarılma
rabian : dördüncü olarak
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
selâmet : esenlik, güven
sıddık : çok doğru ve bağlı
tâzip eden : azap veren, cezalandıran
tâzip ettirme : azap verme, cezalandırma
telâkki : anlama, kabul etme
terfî ettirme : rütbesini yükseltme, üst dereceye çıkarma
tesir : etki
umum : bütün, tamam
vekil : temsilci, avukat
zemzem : Kâbe yakınlarındaki mübârek su
Zülfikar : Bediüzzaman’ın Kur’ân ve Peygamber Efendimizin mu’cizeleri ile ilgili olan bir eseri
Yükleniyor...