Saniyen: Onlar nasıl zorla en mahrem risaleleri en nâmahreme okuttular; öyle de, zorla ısrar edip bizi cemiyet yapmaya mecbur ediyorlar. Halbuki, cemiyet ve komiteciliğe hiç ihtiyacımızı hissetmiyorduk. Çünkü, ittihad-ı ehl-i iman cemaatindeki uhuvvet-i İslâmiye, Nurcularda pek hâlisâne, fedakârâne inkişaf ettiği gibi ve eski ecdatlarımızın kemâl-i aşkla ruhlarını feda ettikleri bir hakikate Nur şakirtleri o milyonlar kahraman ecdatlarından irsiyet aldıkları kuvvetli bir fedailikle o hakikata bağlanmaları, şimdiye kadar resmî veya siyasî, gizli ve âşikâr cemiyetler ve komiteciliğe ihtiyaç bırakmıyordu. Demek şimdi bir ihtiyaç var ki, kader-i İlâhî onları bize musallat ediyor. Onlar mevhum bir cemiyet isnadıyla zulmederler. Kader ise, “Neden tam ihlâsla, tam bir tesanütle, tam bir hizbullah olmadınız?” diye bizi onların elleriyle tokatladı, adalet etti.
Said Nursî
• • •

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Aziz, sıddık kardeşlerim; evvelâ: Sizi teselliye muhtaç bilmiyorum. Birbirinizin kuvve-i mâneviyenizi takviye ederseniz, o kâfidir. Karşımdaki levha dahi bana kâfi geliyor. Bu son hücumda, tam haksız ve kanunsuz, yalnız evhamdan ve zaafiyetten gelen bir korkutmak olduğu anlaşıldı. Ve ahalinin ve zabıtanın vaziyeti, o mânâsız hücuma bir itiraz hükmündeydi.

Saniyen: Benim müdafaatım yeni isnâdâta dahi kâfi gelir mi? Hem Zübeyir ve avukatlar çalışıyorlar mı? Telâşları yok mu? Hiç merak etmesinler. Bize medâr-ı mes’uliyet ettiği maddelere göre, bütün uhuvvet-i imaniyeyi taşıyanları, hattâ bütün imamların cemaatlerini ve bütün üstad ve muallimlerin talebelerini dahi mes’ul etmek lâzım gelir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahali : halk
âşikâr : açık, belli, bilinen
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
cemaat : topluluk
cemiyet : topluluk, dernek
ecdat : cedler, dedeler, atalar
evham : kuruntular, şüpheler
fedailik : fedakârlık, kendini bir hizmete adama
fedakârâne : fedakârca
hakikat : doğru, gerçek
hâlisâne : samimî, ihlâsla
hizbullah : Allah’a bağlı olanlar, din uğrunda ciddi gayret gösterenler
hücum : saldırı
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme
inkişaf etme : açığa çıkma, gelişme
irsiyet : miras alma, varis olma
isnad : dayandırma, suçlama
isnâdat : isnatlar, dayandırmalar, suçlamalar
ittihad-ı ehl-i iman : inananların birliği
kader/kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kâfi : yeterli
kemâl-i aşk : tam ve mükemmel bir aşkla
komitecilik : belli bir amaç için bir araya gelen ve faaliyet gösterme
kuvve-i mâneviye : mânevî güç, moral
levha : tablo
mahrem : gizli olan, herkese söylenmeyen, gizli sır
medâr-ı mes’uliyet : suçluluk sebebi
mevhum : gerçekte olmadığı halde varsayılan
muallim : öğretmen
musallat etme : sataştırma, başa belâ etme
müdafaat : müdafaalar, savunmalar
nâmahrem : gizli olmayan
risale : mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
saniyen : ikinci olarak
sıddık : çok doğru ve bağlı
şakirt : öğrenci, talebe
takviye : güçlendirme, destekleme
tesanüt : dayanışma
uhuvvet-i imaniye : imandan gelen kardeşlik
uhuvvet-i İslâmiye : İslâm kardeşliği
zafiyet : zayıflık
zulm : eziyet, işkence
Yükleniyor...