Böyle en nazik zamanlarda muavenetinize pekçok muhtaç olduğumuz menbalardan doğan ümitsizliklerimizi büyük bir izzete tebdil eden ve pek büyük bir ihsan-ı İlâhî olan inâyet-i hâssa, bu Afyon hapsinde tekrar kendini gösterdi. Sekiz aydan beri titremeyen zemin, siz sevgili Üstadımıza, Risale-i Nur’a hücum zamanlarında, gizli düşmanların hücumuyla gelen zelzeleleri yazarken, bugün yine zemin hiddet edip iki defa şiddetli bir surette titremesiyle bizi de şahit göstermiş, ümitlerimizi takviye etmiş, imhânıza susayan insafsız düşmanlarınızın en dehşetli savletleri karşısında zâhirî kimsesizliğinize şefkat etmiş, maddeten aczinize merhamet etmiş, imdadınıza yetişmiş, titreyen zeminle dâvânızın doğruluğunu tasdik etmiş. İlâhî ve melekûtî bir kudretle mübarek kaleminizden çıkıp yükselen “Zafer bizimdir” beşaretlerinizi ihtar ile, bizleri siz sevgili Üstadımıza çok minnettar eylemiştir.
1 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Çok kusurlu talebeniz
Hüsrev
• • •

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 2
Aziz, sıddık kardeşlerim; evvelâ: İhtiyat ve temkin ve meşveret etmek lâzımdır.

Saniyen: Zübeyir bana merhum biraderzadem Abdurrahman yerine ve Ceylân merhum biraderzadem Fuad bedeline verilmiş diye mânevî ihtar aldım. Ben de burada işimi onlara bıraktım.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bâkî olan sadece Odur.
2 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
aziz : izzetli, şerefli, çok değerli
beşaret : müjdeleme
biraderzade : kardeş oğlu, yeğen
cüz’î : küçük, ferdî
evvelâ : ilk olarak
hiddet : öfke, kızgınlık
hücum : saldırı
ihsan-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
ihtar : hatırlatma, ikaz
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
ilâhî : Allah tarafından olan
imhâ : yok etme, ortadan kaldırma
inâyet-i hâssa : özel ilgi, yardım
izzet : değer, itibar
kudret : güç ve iktidar
melekûtî : birşeyin aslına, içyüzüne âit
menba : kaynak
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
meşveret : işlerin istişâre, danışıp görüşme yoluyla halledilmesi
minnettar : iyilik yapan birisine karşı duyulan teşekkür hissi
muavenet : yardım
muhtaç : ihtiyaç duyan
mübarek : bereketli
nazik : hassas
saniyen : ikinci olarak
savlet : saldırı; ani ve devamlı saldırı
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : şekil, biçim
şefkat : acıyarak ve esirgeyerek sevme
takviye : güçlendirme, destekleme
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tebdil eden : değişen
temkin : ağırbaşlılık, ölçülü hareket
zahirî : açık, görünürde
zelzele : deprem
zemin : yer, dünya
Yükleniyor...