Bu yüksek Üstadın tek başıyla Câmiü’l-Ezher gibi binler hocaların teşebbüsüyle vücuda gelecek bir medrese-i kübrâyı vücuda getirmeye yakın muvaffak olması gösteriyor ki, vatanperverler ve milliyetperverler dahi, medrese ulemalarıyla beraber bu Üstadımı takdir ve tahsin etmeleri lâzım ve elzemdir. Biz de böyle bir Üstad elimize geçtiği için her zahmet ve meşakkate tahammüle karar vermişiz. Füyuzât-ı ilmiyesiyle ve yüz otuza varan âsâr-ı kudsiyesinin hakaikiyle beni ilim ve iman yolunda terakki ettiren bu mümtaz allâme-i zamana sonsuz bir varlıkla hürmetim vardır. Bu hürmetim ebede kadar inşaallah gidecektir.

İddia makamının beni suçlandırmak istediği ve aylardan beri tetkikat ve taharriyat neticesinde hakikatine vasıl olamadığı, dini ve dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâl edecek bir gizli cemiyetin, ne vücudu var ve ne de böyle bir cemiyetle alâkamız vardır. Yegâne alâkamız, hükûmet-i cumhuriyenin kanunları muvacehesinde en çetin imtihanlarda, en yüksek ehl-i vukuf heyetler tarafından icap eden hürmeti görmüş ve salâhiyettar mahkemelerde beraat kazanmış Risale-i Nurlardır. Bu ise, vatana ve millete ihanet değil, doğrudan doğruya vatana ve millete nâfi ilim uğrunda bir çalışmaktır. Bunun hâricinde ne bir siyasî maksat ve ne de başka bir garaz yoktur. Binaenaleyh, bu hususta da mâsumiyet ve samimiyetimiz meydanda olmakla, Denizli Mahkemesinde olduğu gibi yüksek mahkeme-i âdilenizden adaletin tecellîsiyle beraatimi talep ediyorum.
Afyon Cezaevinde mevkuf Kastamonulu
Mehmed Feyzi Pamukçu
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

allâme-i zaman : yaşadığı zamanın allâmesi, büyük âlimi
âsâr-ı kudsiye : kutsal eserler
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
binaenaleyh : bundan dolayı
cemiyet : dernek, topluluk
darülfünun : üniversite
ebed : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i vukuf : bilirkişi
elzem : çok gerekli
emniyet : güvenlik
füyuzât-ı ilmiye : ilmin verdiği feyizler, bereketler
garaz : kötü kasıt
hakaik : hakikatler, asıl ve esaslar
hakikat : doğru gerçek
hâricinde : dışında
hissiyat : hisler, duygular
hususta : konuda
hükûmet-i cumhuriye : cumhuriyet hükûmeti
hürmet : saygı
icap eden : gereken
ihanet : haksız yere tahkir etme; hıyanet, hainlik
ihlâl etme : bozma, karıştırma
inşaallah : Allah’ın izniyle
mahkeme-i âdile : adaletli mahkeme
mâsumiyet : suçsuzluk
mebus : milletvekili
medrese : ders görülen, ders okutulan yer
medrese-i kübrâ : büyük medrese
meşakkat : güçlük, sıkıntı
mevkuf : tevkif edilmiş, tutuklu
milliyetperver : milliyetini seven
muvâcehe : karşı, ön, yüz yüze geliş
muvaffak : başarılı
mümtaz : seçkin, üstün
nâfî : faydalı, yararlı
salâhiyettar : yetkili
samimiyet : içtenlik
tahammül : dayanma, katlanma
taharriyat : aramalar, araştırmalar
tahsin etme : beğenme, güzelliğini ilân etme
tahsisât : bir kimse veya birşey için ayrılmış şey, para
takdir etme : beğeniyi dile getirme
talep etmek : istemek
tasdik : onaylama
tecellî : yansıma, belirme
terakki ettirme : ilerletme, yükseltme
teşebbüs : başvurma
tetkikat : araştırmalar, incelemeler
ulema : âlimler, çok bilgili olanlar
vasıl olma : ulaşma, kavuşma
vatanperver : vatansever, memleketine hizmet eden
yegâne : tek
Yükleniyor...