Tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde bu kadar feyz-i ilim neşreden ve ilmin harikalarıyla en müntehâ mesâil-i ilmiye ve âliyede en yüksek mütefekkirleri dahi hayrette bırakacak bir mantık ulviyeti ibraz eden ve hayatının yarısından sonra öğrendiği bir lisanla bu kadar cazibedar bir tarz-ı beyan ve sürükleyici bir harâret izhar eden ve gayet feyyâz bir aşk ve heyecan terennüm eden bir derya-yı iman ve bir hazine-i tevhid ve bir umman-ı hikmet halinde coşan bir ikinci Bediüzzaman gösterebilir misiniz?

Fâni zevâhirin âlâyişine ednâ bir meyil ve iltifat göstermeyen ve en küçük bir menfaat ve lezzete tenezzül etmeyen; levs-i fâninin ayağına dolaşan bütün yaltaklanmalarına asla kıymet vermeyen; kimseden birşey beklemeyen ve dilenmeyen ve kendisine arzedilenleri kabul etmeyen; iffet ve ismetin en âlî örneklerini yaşatarak sabûrâne, mütehammilâne, her nevi mahrumiyetlere göğüs germek sûretiyle kendini hakikate ve envâr-ı Kur’âniyeye ve maarif-i Muhammediyenin (a.s.m.) izharına vakfeden; ve memleket ve milletin ıztırabatı karşısında pür-rahm ü şefkat ağlayan; kendine yapılan bunca ihanetlere rağmen etrafındakilerin saadetleri için hizmetinden asla vazgeçmeyen; ihtiyarlığına ve bîkesliğine bakmayarak insanları gayyâ-yı cehil ve girdâb-ı inkârdan kurtarmaya, hasbî ve İlâhî bir cehd ile çalışan ve savaşan fazilet ve nur âbidesini Üstad addetmekliğimizi çok mu görüyorsunuz? Kendisinin bu arz edilen keramet-i ilmiyesiyle beraber, sırf ahlâk ölçülerinin kaybolduğu böyle bir devirde gösterdiği bu misilsiz feragat ve istiğna ve şaheser-i ismet ve istikamet dolayısıyla yine bir enmûzec-i kemâl ve mihrab-ı fazilet olarak tanınmaya ve iktida edilmeye şâyândır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âbide : büyüklüğüyle, güzelliğiyle insanı hayrete düşüren eser
addetmek : saymak, kabul etmek
âlâyiş : gösteriş
âli : yüksek, yüce
arz edilen : sunulan, ifade edilen
cazibedar : cazibeli, çekici
cehd : gayret, azim
derya-yı iman : iman deryası
ednâ : en küçük
enmûzec-i kemâl : yüksek fazilet ve olgunluk örneği
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları, sırları
fâni : gelip geçici olan
fazilet : güzel ahlâk, erdem
feragat : fedakarlık, hakkından vazgeçme
feyyâz : çok feyizli
feyz-i ilim : ilimdeki bereket, bolluk
gayet : çok, oldukça
gayyâ-yı cehil : cehalet kuyusu
girdâb-ı inkâr : inkâr girdabı, çıkmazı
hakikat : doğru gerçek; meselenin içyüzü, esası
hasbî : samimi, karşılıksız
hazine-i tevhid : tevhid hazinesi
ıztırabat : ıstıraplar, sıkıntılar
ibraz eden : gösteren
iffet : namus
ihanet : haksız yere tahkir etme; hainlik
iktida edilme : uyulma, örnek alınma
İlâhî : Allah tarafından olan
iltifat : ilgi, yönelme
ismet : günahsızlık, masumluk
istiğna : ihtiyaç duymama, tokgönüllülük
izhar : açığa çıkarma, gösterme
kerâmet-i ilmiye : ilmî keramet, ilmin olağanüstülüğü
levs-i fâni : dünyanın geçici işleri, eğlenceleri
lisan : dil
maarif-i Muhammediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) gösterdikleri, öğrettikleri
mahrumiyet : yoksulluk, yoksun kalma
mesâil-i ilmiye ve âliye : ilmî ve yüksek meseleler
mevcut : var
meyil : arzu, istek, eğilim
mihrab-ı fazilet : fazilet makamı
misilsiz : eşsiz, örneksiz
müntehâ : en son nokta
mütefekkir : düşünür
mütehammilâne : tahammül ederek, dayanarak
neşreden : yayan
nevi : çeşit, tür
pür-rahm ü şefkat : çok şefkatli ve merhametli
saadet : mutluluk
sabûrâne : çok sabredici olarak
suret : şekil, biçim
şaheser-i ismet ve istikamet : masumluk ve doğruluk şaheseri
şâyân : lâyık, yaraşır
tahsil : ilim öğrenme, öğrenim
tarz-ı beyan : açıklama biçimi
tenezzül : inme, alçalma
terennüm eden : dile getiren
ulviyet : yücelik
umman-ı hikmet : hikmet ve ilim deryası, denizi
vakfeden : adayan
zevâhir : dış görünümler, aldatıcı şan, şeref ve maddî varlık
Yükleniyor...