O mübarek Üstadım, kendisini bizim gibi Nur talebesi olarak görür. Ve öyle iddia eder. Bunu elinizde bulunan birçok mektuplarında, hususan Asâ-yı Mûsâ mecmuasının içindeki İhlâs Risalesinde kolaylıkla görmek mümkündür. Kendisi “Bâki ve güneş gibi ve elmas misillü hakikatler, fâni şahıslar üzerine bina edilmez ve fâni şahıslar o kıymettar hakikatlere sahip çıkamazlar” diye risale ve mektuplarında tekrarla zikrettiği halde, o zâtın tefahuruna hükmetmek ve mehdîlik ve müceddidlik dâvâ ettiğini iddia etmek, hiç bir akl-ı selimin kârı değildir. Zira bütün risale ve mektupları, insaf ve dikkatle okursanız, bu muhterem allâme-i zamanın asırlardan beri emsaline tesadüf edilmez bir din âlimi ve benzerine rastlanmayacak bir iman kurtarıcısı, bolşevizmin kızıl kıvılcımlarının saçaklarımızı sarmak istediği bir zamanda vatana ve millete bir ordudan daha çok menfaat ve bereketi bulunan bir vatanperver olduğuna siz de kanaat-i kat’iye peydâ edersiniz. İşte böyle bir esere ve o eseri telif eden muhterem Üstada daha evvelden şakirt olamadığıma müteessifim.

Muhterem heyet-i hâkime; İşte hadsiz menfaatlerini kendimde tecrübe ettiğim Risale-i Nur’dan benim gibi vatan evlâtlarının istifadeleri için, resmî bir izinle, Eskişehir’de, Gençlik Rehberini kudsî bir hizmet-i milliye fikriyle tab ettirdim. Benim gibi bir bîçarenin, Kur’ân’ın hakikî ve cerh edilmez bir tefsiri olan Risale-i Nur’a ve dolayısıyla imana hizmeti tebrik ve takdirle mukabele görmesi lâzım ve teşvike pek muhtaç iken, böyle ağır muamele görmekliğimiz hakikat-ı adalete ne kadar muhaliftir, sizlerden soruyoruz.

Ve mahkeme-i âdilenizden, ruhumuzun gıdası ve sebeb-i necatımız ve ebedî saadetimizin anahtarı olan Nur risalelerinin serbestiyetine karar vermenizi talep eder, eğer yukarıda bir kısmını zikr ve tâdât ettiğim vaziyetler nazarınızda bir cürüm teşkil ediyorsa, vereceğiniz en ağır cezanızı kemâl-i rıza-yı kalb ile kabul edeceğimi arz ederim.
Afyon cezaevinde mevkuf Emirdağlı
Ceylân Çalışkan
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akl-ı selîm : sağduyu; iyiyi kötüden ayırt edip insana doğruyu ve gerçeği takip ettiren akıl ve düşünce
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
allâme-i zaman : yaşadığı zamanın allâmesi, büyük ilim sahibi
asır : yüzyıl
bâki : kalıcı ve sürekli
ahlâk-ı Kur’âniye : Kur’ân ahlâkı
ahlâk-ı seyyie : kötü ahlâk
ahvâl : hâller, davranışlar
arz etmek : söylemek, ifade etmek
cemiyet : dernek, topluluk
cürüm : suç
ecdad : atalar, cedler
edebî : görgü ve ahlâk kurallarıyla ilgili
efkâr-ı âmme : kamuoyu
elîm : acı ve sıkıntı veren
emniyet : güvenlik
faaliyet : icraat, çalışma
fazilet : güzel ahlâk, üstün meziyet, erdem
hakikî : asıl, gerçek
hissiyat : hisler, duygular
içtimaî : toplumsal
istidat : kàbiliyet
iştirak etmek : katılmak
kemâl-i rıza-yı kalb : tam kalp rızası, memnuniyeti
mahiyet : özellik, nitelik
mecmua : kitap, dergi
mevhum : gerçekte olmadığı halde varsayılan
mevkuf : tevkif edilmiş, tutuklu
mevzu : bahis, konu
muhafaza : koruma
muhtelif : çeşitli, değişik
müdafaa : savunma
nam : ad, isim
nazarınızda : görüşünüzde
pâyimâl eden : ayak altına alan, mahveden
rejim : yönetim şekli
sefahet : yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, ahlâksızca davranış
şeref : yükseklik, yücelik, itibar
şiâr : prensip, nişan, ayırt edici iyi âdet
tâdât : sayma
tedarik : elde etme
tenkit : eleştiri
terbiye-i medeniye-i diniye : dinin verdiği medenî terbiye
tesirat : tesirler, etkiler
teşkil : oluşturma, meydana getirme
umumîleşmek : genelleşmek
uzuv : organ, üye
zanlı : şüpheli
zikir : anma, ifade etme
bîçare : çaresiz, zavallı
cerh edilme : çürütülme
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
emsal : benzer
fâni : gelip geçici olan, ölümlü
Gençlik Rehberi : Risale-i Nur içerisinde bulunan, gençlere ait meselelerden oluşan bir kitapçık
hadsiz : sonsuz
hakikat : doğru gerçek, asıl
hakikat-ı adalet : adaletin özü, gerçeği
heyet-i hâkime : hakimler kurulu
hizmet-i milliye : milli hizmet
hususan : bilhassa, özellikle
insaf : merhamet ve adalet dairesinde, hakkı kabule dayalı ılımlı davranış
kanaat-i kat’iye peydâ etme : kesin kanaat kazanma
kıymettar : kıymetli, değerli
kudsî : kutsal, mukaddes
mahkeme-i âdile : adaletli mahkeme
mecmua : kitap
menfaat : çıkar, yarar
misillü : benzeri, gibi, aynısı
muamele : davranış
muhalif : aykırı
muhterem : saygıdeğer
mukabele : karşılık
mübarek : bereketli, hayırlı
müceddit : yenileyici; sahih hadîs ile her yüz senede bir geleceği bildirilen, dinin hakikatlerini asrın ihtiyacına göre ders veren, Peygamber vârisi olan âlim zât
müteessif : eseflenmiş, üzgün
risale : mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
saadet : mutluluk
sebeb-i necat : kurtuluş sebebi
tab ettirmek : kitap bastırmak
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
talep : isteme
tebrik : kutlama
tecrübe etme : deneme
tefâhur : iftihar etme, övünme
tefsir : açıklama, yorumlama
telif eden : yazan, kaleme alan
tesadüf etme : rastlama
teşvik : şevklendirme, cesaretlendirme
vatanperver : vatansever, memleketine hizmet eden
zikretme : anma, belirtme
zira : çünkü
Yükleniyor...