Vatandaşlarımın tehzib-i ahlâk etmek için benden musırrâne istemeleri üzerine onlara risale vermek ve dolayısıyla serserileşmiş ve serserileşmek ve vatan ve millete muzır bir hale gelmek istidadını gösteren fertleri bu risalelerle, bu Nurların müessir telkinatlarıyla kurtarıp beşeriyete faideli birer insan olmalarına hâdim ve vesile olan ve memleketimizde de sirayeti ve salgını görülen ve bütün dünyayı titreten kızıl vebâ komünizm tehlikesine karşı dinî ve müessir telkinatı bakımından mânevî bir mücahid olan Bediüzzaman takdir ve tebcile lâyık, kudsî ve mânevî mücahedesinin nurlu ve müessir silâhı olan ve yirmi senede yirmi bin ve belki çok fazla adamı vatan ve millete faideli bir hale sokmaya vesile olan Nur Risalelerini okutmak ne derece şahsım için bir suç mevzuu ve müellif-i muhteremi için sebeb-i ittiham olabilir? Vicdanınıza soruyorum.

2. Savcılık makamının, “mevzudur” diye gayr-ı ilmî iddia ettiği hadîsin, hadîs kitaplarında sahih olduğu; hadîs âlimlerinin kabulüyle ve Hürriyetten evvel Meşrutiyet devri ulemasına Japonya’nın ve İngiltere Anglikan Kilisesinin sorduğu sualler münasebetiyle, o devrin allâmeleri olan İstanbul âlimleri, Bediüzzaman olan müellif-i muhtereme sorarak, şimdi ismi Beşinci Şuâ olan eserde görülmekte olan o zamanki bu hadîsin te’vilen cevaplarını o ehemmiyetli âlimlerin kabul edip itiraz edememeleriyle sahih olduğu kat’î sabittir.

Hem yalnız Risale-i Nur’un bu kısmı değil, bütün hakikatleri ve dersleri hiçbir hakikî İslâm âliminin itiraz edemeyeceği kadar kuvvetli hakikatlerdir ki, Diyanet Riyaseti başta olarak bütün memleketteki hakikî âlimler kabul ve tâzime, tâ devr-i Meşrutiyetten beri mecbur kalmışlar. O hakikatleri ve o kuvvetli burhanları, ismi âlim olan ve hakikat ilminde bîbehre bir iki ferdin itiraz ve iddiası çürütemez. Hem gayet gülünç olur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
allâme : büyük âlim
beşeriyet : insanlık
bîbehre : ehliyetsiz, bir konuda söz sahibi olmayan
burhan : sarsılmaz delil, kanıt
devr-i Meşrutiyet : Meşrutiyet Devri
Diyanet Riyaseti : Diyanet İşleri Başkanlığı
ferd : birey, kişi
gayet : çok, oldukça
gayr-ı ilmî : ilim dışı
hâdim : hizmetçi
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hakikat : doğru gerçek; birşeyin içyüzü
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı
Hürriyet : 1908 yılında, ikinci Meşrutiyetin ilânı ile birlikte gerçekleşen yeni sistemin halk arasındaki adı
istidat : kàbiliyet
kudsî : kutsal, mukaddes
menâfi : faydalar, yararlar
mevzu : uydurma hadîs; hadis olmadığı halde Peygamber Efendimize (a.s.m.) dayandırılan uydurma söz
musırrâne : ısrarlı bir şekilde
muzır : zararlı
mücahede : cihad etme, din uğrunda çaba harcama
mücahid : cihad eden, din uğrunda çaba harcayan
müellif-i muhterem : muhterem, saygıdeğer yazar
müessir : tesirli, etkili
münasebet : bağlantı, ilgi
risale : mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
sahih : doğru, sağlam
sebeb-i ittiham : suçlama sebebi
sirayet : bulaşma
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
tâzim : büyüklüğünü dile getirme
te’vilen : yorum olarak
tebcil : yüceltme, saygı gösterme
tehzib-i ahlâk : kötü huyları giderme, arındırma
telkinat : telkinler, fikir aşılamalar
ulema : âlimler; ilim sahipleri
vesîle : sebep, vasıta
zahir olan : açık olan, âşikar
Yükleniyor...