Bu meselede benim şahsımın veya bazı kardeşlerimin kusuruyla Risale-i Nur’a hücum edilmez. O doğrudan doğruya Kur’ân’a bağlanmış. Ve Kur’ân dahi Arş-ı Âzamla bağlıdır. Kimin haddi var, elini oraya uzatsın, o kuvvetli ipleri çözsün?

Hem bu memlekete maddî ve mânevî bereketi ve fevkalâde hizmeti, otuz üç âyât-ı Kur’âniyenin işârâtıyla ve İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın üç kerâmât-ı gaybiyesiyle ve Gavs-ı Âzamın (k.s.) kat’î ihbarıyla tahakkuk etmiş olan Risale i Nur, bizim âdi ve şahsî kusurlarımızla mes’ul olmaz ve olamaz ve olmamalı. Yoksa bu memlekete hem maddî, hem mânevî telâfi edilmeyecek derecede zarar olacak. HAŞİYE

Bazı zındıkların şeytanetiyle Risale-i Nur’a karşı çevrilen plânlar ve hücumlar inşaallah bozulacaklar. Onun şakirtleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez, Cenâb-ı Hakkın inayetiyle mağlûp edilmezler. Eğer maddî müdafaadan Kur’ân men etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şakirtler, Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi cüz’î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin, eğer mecburiyet derecesinde onlara zulmedilse ve Risale-i Nur’a hücum edilse, elbette hükümeti iğfal eden zındıklar ve münâfıklar bin derece pişman olacaklar. Elhâsıl, madem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz; onlar da bizim âhiretimize, imanî hizmetimize ilişmesinler.

Mevkuf
Said Nursî

 

• • •

 

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu istida, Kastamonu zelzelesinden yirmi gün evvel yazılmıştı. Risale-i Nur bereketiyle her vilayetten ziyade âfâttan mahfuz kalmıştı. Şimdi âfât başladı ve dâvamızı tasdik etti.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Birinci Şuâ / Sonraki Risale: On Üçüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âfât : âfetler, musibetler
âhiret : öldükten sonra sonsuz olarak devam edecek olan hayat
Arş-ı Âzam : Allah’ın büyüklük ve yüceliğinin ve her şeyi kuşatan sınırsız egemenliğinin tecelli ettiği yer
âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân-ı Kerimin âyetleri
bereket : Allah’tan gelen bolluk, nimet
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz’î : ferdî, sınırlı, küçük
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
elhâsıl : netice olarak, özetle
entrika : hile, aldatma
fevkalâde : olağanüstü
garaz : kötü kasıt, kötü niyet
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hücum : saldırı
iğfal etme : kandırma, aldatma
inayet : lütuf, iyilik, yardım
inşaallah : Allah’ın dilemesiyle
istidâ : dilekçe
işârât : işaretler, belirtiler
ittiham : suçlama
kat’î : kesin
kerâmât-ı gaybiye : Allah’ın bir ikramı olarak gaybla ilgili verilen haberlerin doğru çıkması şeklinde gerçekleşen kerametler
mağlup etme : yenme
mahfuz kalma : tehlikelere karşı korunmuş olma
mecburiyet : zorunluluk
Menemen Hâdisesi :
mes’ul : sorumlu
mevkuf : tutuklu
müdafaa : savunma
münâfık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
radıyallahu Anh : “Allah ondan razı olsun”
şakirt : talebe, öğrenci
şeytanet : şeytanlık
tahakkuk etme : gerçekleşme
tasdik : doğrulama, onaylama
telâfi etme : eksikliği giderme
teveccüh : ilgi, yönelme
umum : bütün
vilayet : il
zarfında : içinde
zelzele : deprem, sarsıntı
zındık : dinsiz
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...