İşte, ey müddeiumumî ve mahkeme âzâları!

Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz. Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim. On senedir (şimdi yirmi sene oluyor) ki hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükümet-i cumhuriye ne hal kesb ettiğini bilmiyorum. El’iyâzü billâh, eğer dinsizlik hesabına imanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmişse, bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki, bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeye hazırım. Ne yaparsanız yapınız, benim son sözüm 1 حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ olarak, siz beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukàbil derim:

Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle, idam olmuyorum. Belki terhis edilip nur âlemine ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi, ey dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar, idam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferitle mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamıyla intikamımı sizden alarak kemâl-i rahat-ı kalble teslim-i ruh etmeye hazırım.
Mevkuf
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Birinci Şuâ / Sonraki Risale: On Üçüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öldükten sonra sonsuza kadar yaşanacak olan âlem
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz
bilâpervâ : pervâsız, korkusuz, çekinmeden
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
ihtar : hatırlatma, uyarma
kemâl-i rahat-ı kalb : tam bir kalp rahatlığı
keşf-i kat’î : kesin keşif, mânevî âlemlerde bazı hakikatleri görme ve ortaya çıkarma
âhiret : öldükten sonra sonsuza kadar yaşanacak olan âlem
Aşere-i Mübeşşere : Cennetle müjdelenen on Sahabi
âzâ : üye
beyan : açıklama, izah
bîtaraf : tarafsız
düstur : kural, prensip
el’iyâzü billâh : Allah korusun
hakikat-i adalet : gerçek adalet
halife : Peygamberimizin vekili olarak din ve dünya işlerinde genel reis
hayat-ı siyasiye ve içtimaiye : siyasî ve toplumsal hayat
Hulefâ-i Râşidîn : dört büyük halife; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali
hükümet-i cumhuriye : cumhuriyet hükümeti
hülâsa : öz, özet
hürriyet-i şer’iye : şeriatın tanıdığı özgürlük
hürriyet-i vicdan : vicdan hürriyeti
inziva : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
ittiham : suçlama
kesb etme : kazanma
kubbe : yarım küre biçiminde yapılan bina damı
latîf : güzel, hoş
mânâ-yı dindar cumhuriyeti : dindar Cumhuriyetin özü, gerçek anlamı
muhalefet : karşıt olma, aykırılık
müdafaat : savunmalar
müddeiumumî : savcı
reis : başkan
reis-i cumhur : cumhurbaşkanı
Sahabe-i Kirâm : cömertlik ve şeref sahibi Sahabeler; Peygamberimizi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan gidenler
sefahet : gayrı meşru zevk ve eğlence
Selef-i Salihîn : İslâmın ilk beş asrında yaşayan Ehl-i Sünnet âlimleri
Sıddık-ı Ekber : Hz. Peygambere bağlılıkta en ileride olan, Hz. Ebûbekir
takvâ : Allah’ın emirlerini tutup, günahlardan sakınma
tarihçe-i hayat : hayat hikâyesi, biyografi
telâkki : anlama, kabul etme
türbe : büyük bir zât için yapılan mezar
vakıa-i müdafaa : olayı savunma
zapta geçme : resmî kayıtlara geçme
mevkuf : tevkif edilmiş, tutuklu
mukàbil : karşılık
saadet : mutluluk
terhis : göreve son verme, serbest bırakma
teslim-i ruh : ruhunu teslim etme
zulmen : zulmederek
Yükleniyor...