Ve sizi iğfal eden ve adliyeyi şaşırtan ve hükümeti bizimle vatana ve millete zararlı bir surette meşgul eyleyen muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka “cumhuriyet” nâmı vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka “medeniyet” ismi vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye “kanun” ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükümeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i İslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi hesabına darbeler vuruyorlar.

Ey efendiler; Dört senede dört defa dehşetli zelzeleler, tam tamına dört defa Risale-i Nur şakirtlerine şiddetli bir surette taarruz ve zulüm zamanlarına tevafuku ve herbir zelzele dahi tam taarruz zamanında gelmesi; ve hücumun durmasıyla zelzelenin durması işaretiyle, şimdiki mahkûmiyetimizle gelen semâvî ve arzî belâlardan siz mes’ulsünüz!

Denizli Hapishanesinde tecrid-i mutlak
ve haps-i münferitte mevkuf
Said Nursî

• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Birinci Şuâ / Sonraki Risale: On Üçüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arzî : yeryüzünde olan
cebr-i keyfî-i küfrî : keyfî olarak küfre zorlama
ecnebi : yabancı
hâkimiyet-i İslâmiye : İslâmiyetin hâkimiyeti
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
hücum : saldırı
irtidad-ı mutlak : tam dinsizlik, dinden çıkma
istibdâd-ı mutlak : tam ve sınırsız bir baskı, mutlak diktatörlük
mes’ul : sorumlu
mevkuf : tevkif edilmiş, tutuklu
muarız : karşı gelen, düşman
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
nâm : ad, isim
sefahet-i mutlaka : her türlü yasak zevke ve eğlenceye düşkünlük
semâvî : gökten gelen
suret : biçim, şekil
şakirt : talebe, öğrenci
taarruz : saldırı
tecrid-i mutlak : tam bir yalnızlık, yalnız başına bırakma
tevafuk : denk gelme, uygunluk
zelzele : deprem, sarsıntı
zındık : dinsiz
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...