Aziz, sıddık kardeşlerim; Bugün, büyük ve merhum kardeşim Molla Abdullah ile Hazret-i Ziyaeddin hakkındaki malûmunuz muhavereyi tahattur ettim. Sonra sizi düşündüm. Kalben dedim: Eğer perde-i gayb açılsa, bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar eğer herbiri bir velî, hattâ bir kutup görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek; ve eğer birer âmî ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, herşeyin fevkindedir. Şahsî makamlar ve hüsn-ü zanların ilâve ettikleri meziyetler, böyle dağdağalı, sarsıntılı hallerde hüsn-ü zanlarını kırmakla muhabbetleri azalır ve meziyet sahibi dahi onların nazarlarında mevkiini muhafaza etmek için tasannua ve tekellüfe ve sıkıntılı vekara mecburiyet hisseder. İşte hadsiz şükür olsun ki, bizler böyle soğuk tekellüflere muhtaç olmuyoruz.
Said Nursî

• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim; Bütün ruh ve kalb ve aklımla sizin leyâli-i aşerenizi tebrik ederiz. Bizim şirket-i mâneviyemizde büyük kazançlar edeceklerini rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederiz. Bu gece rüyamda yanınıza gelmiş, imam olarak namaz kılacağım halinde uyandım. Benim tecrübemle rüyanın tâbiri çıkacağı zamanda Sava ve Homa kahramanlarından iki kardeşimiz rüyayı tabir etmek için umumunuz namına geldiler. Ben de umumunuzu görmek gibi mesrur oldum.

Kardeşlerim; Gerçi bu vaziyet, hem muvafığa ve bir kısım memurlara Risale-i Nur’a karşı bir çekinmek, bir ürkmek vermiş, fakat bütün muhaliflerde ve dindarlarda ve alâkadar memurlarda bir dikkat, bir iştiyak uyandırıyor. Merak etmeyiniz, o Nurlar parlayacaklar. HAŞİYE
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Ey kardeş, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ı âlem zâhiren Üstadın aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmişken, Üstad diyor: “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar.” Bu söz, bak, nasıl tahakkuk etti? Talebeleri
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : basit, normal
âmî : niteliksiz, halktan biri
aziz : çok değerli, izzetli
dağdağalı : karışık, gürültülü
fevkinde : üstünde
hadsiz : sayısız, sınırsız
Homa : Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı ve şimdiki ismi Gümüşsu olan bir kasaba
hüsn-ü zan : güzel zanda bulunma
kutup : bir çok Müslümanın kendisine bağlandığı, büyük evliyadan zamanın en büyük yol göstericisi
leyâli-i aşere : mübarek Ramazan ayının son on gecesi
malûm : bilinen, belli
mecburiyet : zorunluluk
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
mesrur olmak : sevinmek
mevki : konum
meziyet : üstün özellik
muhabbet : sevgi
muhafaza etmek : korumak
muhalif : aykırı, zıt; karşı taraf
muhavere : karşılıklı konuşma
muvafık : uygun, taraftar olan
nam : ad
nazar : bakış, dikkat
niyaz etmek : dua etmek, yalvarmak
perde-i gayb : görünmeyen âlemleri gözümüzden gizleyen perde
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti
samimî : içten
sebat : kararlılık, sabit olma
sıddık : çok doğru ve bağlı
şerâit : şartlar, belirtiler
şirket-i mâneviye : mânevi şirket
tâbir : yorum
tahattur etmek : hatırlamak
tasannu : yapmacık hareket
tekellüf : zoraki davranış
umum : bütün
vekar : vakar, sabır, onur
veli : Allah dostu
ziyadeleştirmek : artırmak, fazlalaştırmak
Yükleniyor...