Ehl-i dünya, ben onlarla mübareze ediyorum diye asılsız tevehhüm ederek beni hapse attılar. Fakat kader-i İlâhî, ben onlarla konuşmadığım ve ıslah-ı hallerine çalışmadığımdan beni hapse attı. Ve hapiste yalnız birkaç arkadaşımla kalsam, Ankara makamatına karşı âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir alenî muhakeme isteyeceğim ve dâvâ edeceğim ve Meyve Risalesini ve müdafaat parçalarını yeni harfle müteaddit nüshalar çıkarıp mühim makamata göndereceğiz inşaallah.
• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim; Bu nevi hadîsler, müteşabih kısmındandırlar. Hem cüz’î ve hususî değiller, umumî yerlerde bakmıyorlar. Bir kısım ise, ümmetinin başına gelen dinî fitnelerden yalnız birtek zamanı ve Hicaz ve Irak’ı misal olarak gösterir. Zaten Abbasîlerin zamanında, o tarihte Mutezile, Râfizî, Cebrî ve perde altında zındıklar, mülhidler, İslâmiyeti zedeleyen çok firak-ı dâlle meydana gelmiştiler. Şeriat ve itikad noktasında ehemmiyetli sarsıntılar olması hengâmında Buhârî, Müslim, İmam-ı Âzam, İmam-ı Şâfiî, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve İmam-ı Gazâli ve Gavs-ı Âzam ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pekçok eâzım-ı İslâmiye imdada yetişip o fitne-i diniyeyi mağlûp ettiler. O tarihten üç yüz sene sonraya kadar o galebe devam ile beraber, perde altında yine o ehl-i dalâlet fırkaları, siyaset yoluyla Hülâgu-Cengiz fitnesini İslâmların başına getirdiler. Bu fitneden hem hadîs, hem Hazret-i Ali Radıyallahu Anh sarîh bir sûrette aynı tarihiyle işaret ediyorlar. Sonra bu zamanımızın fitnesi en büyük bir fitne olduğundan, hem müteaddit hadîsler, hem çok işârât-ı Kur’âniye aynı tarihiyle haber veriyorlar. Buna kıyasen, ümmetin geçireceği safahatı küllî bir sûrette bir hadîs beyan ettiği vakit, bazen o küllînin birtek hâdisesini, misal olarak tarihi gösterir. Böyle müteşabih ve mânâsı tamam anlaşılmayan hadîslerin Risale-i Nur eczaları kat’î bir surette te’villerini beyan etmiş. Yirmi Dördüncü Sözde ve Beşinci Şuâda, bu hakikati düsturlarla beyan etmiş.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
alenî : açık
aziz : çok değerli, izzetli
cüz’î : az, küçük, ferdî
eâzım-ı İslâmiye : İslâmın en büyükleri, büyük şahsiyetleri
ecel : ölüm vakti
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan kimseler
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ferah-ı kalb : kalp rahatlığı
fırka : grup
firak-ı dâlle : sapık fırkalar, mezhepler; hak yoldan sapmış gruplar
fitne : ahlâkta ve toplum düzeninde azgınlık ve bozgunculuk; baştan çıkarma
fitne-i diniye : dine sokulmaya çalışan fitne, dinî kargaşa
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hengâm : ân, zaman
ıslah-ı hal : hal ve durumun düzeltilmesi, iyileştirilmesi
imdad : yardım
inşaallah : Allah’ın izniyle
itikad : inanç
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
mağlûp etmek : yenmek
makamat : makamlar; resmî merciler
misal : benzer
muhakeme : yargılama
mübareze : mücadele
müdafaat : savunmalar; Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur talebelerinin çeşitli mahkemelere sundukları savunmaların yer aldığı risale
mülhid : dinsiz, inkâr eden
müteaddit : bir çok, çeşitli
müteşâbih (hadîs) : mânâsı tamamen anlaşılmayan, te’vil ve yoruma açık hadîs
nevi : çeşit, tür
Radıyallahu Anh : “Allah ondan razı olsun”
sarîh : açık, âşikâr
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : biçim, şekil
şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
tevehhüm : sanma, kuruntulanma
umumî : genel, herkese ait
ümmet : Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
zındık : dinsiz
Yükleniyor...