Bir hadîste ferman etmiş ki: “Birtek adam seninle hidâyete gelse, sahrâ dolusu kırmızı koyun, keçilerden daha hayırlıdır.” 1 İşte burada, mahkemede ve Ankara’da, sizlerin yazılarınız ve hizmetleriniz vasıtasıyla ne kadar insanlar imanlarını dehşetli şüphelerden kurtardığını ve kurtaracağını düşününüz, sabır içinde kemâl-i rıza ile şükrediniz.

Eğer Ankara’da hâkim olan Halk Partisi, oraya giden Risale-i Nur’un kuvvetli kitaplarına karşı inat etse ve musalâha niyetiyle himayesine çalışmazsa, bizim en rahat yerimiz hapistir ve mülhidler, bolşevizmi zındıka ile birleştirdiğine alâmettir ve hükümet, onları dinlemeye mecbur olur. O zaman Risale-i Nur çekilir, tevakkuf eder, maddî ve mânevî musibetler hücuma başlarlar.
• • •
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 2

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَامَعْشَرَ الْجِنِّ وَاْلاِنْسِ اَلَمْ يَاْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ
3
âyet-i celîleleri mûcibince cinlerden de peygamber geldiği bildiriliyorsa da, bu husustaki müşkülün halli için vâki suale üstadımızın verdiği cevaptır.

Aziz kardeşim; Hakikaten senin bu sualinin çok ehemmiyeti var. Fakat Risale-i Nur’un en ehemmiyetli vazifesi beşeri dalâletten ve küfr-ü mutlaktan kurtarmak olmasından, bu çeşit meselelere sıra gelmiyor, onlardan bahis açmıyor. Selef-i Salihîn dahi çok bahsetmemişler. Çünkü öyle gaybî ve görünmeyen işlerde, su-i istimal düşer. Hem şarlatanlar, hodfuruşluklarını bir vesile yapabilirler. Nasıl ki şimdi ispritizmacılar “cinlerle muhaberenamıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahis edilmez. Hem Hâtemü’l-Enbiyadan sonra, cinlerde peygamber gelmemiş. Hem Risale-i Nur, bu zamanda bir tâun-u beşerî olan maddiyyunluk fikrini iptal etmek için, cinnî ve ruhanîlerin vücutlarını kat’î hüccetlerle ispat etmeye çalışmış, bu meseleye üçüncü derecede bakmış, tafsilini başkalara bırakmış. Belki inşaallah Risale-i Nur’un bir şakirdi, Sûre-i Rahmân’ı tefsir edip bu meseleyi de halleder.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Buharî, Cihâd: 102; Ebu Dâvud, İlim: 10; Dârimî, İlim:10; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr:6:359, Hadîs no: 9606.
2 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
3 : “Ey cinler ve insanlar topluluğu! Size, sizin içinizden seçilmiş peygamberler gelmedi mi?” En’âm Sûresi, 6:130.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet-ı celîle : yüce âyet
aziz : çok değerli, izzetli
beşer : insanlık
cinnî : cin taifesinden, cinler
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
gaybî : bilinmeyen, gayb âlemine ait
hakikaten : gerçekten
hâkim : hükmeden, yöneten, idaresi altında tutan
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
himaye : koruma
hodfuruşluk : kendi kendini beğendirmekle satmaya çalışmak
ispritizmacı : ruh çağırarak onlarla ilişki kurduğu iddiasında bulunan
kemâl-i rıza : tam bir rıza, gönül rahatlığı
küfr-ü mutlak : tam bir küfür, inkâr; hiçbir kutsal değere inanmama
maddiyyun : materyalistler, herşeyi madde ile açıklamaya çalışanlar
medar-ı bahis : sözkonusu
mûcibince : gereğince
muhabere : haberleşme
musalahâ : barışma
musibet : belâ, dert, felâket
mülhid : dinsiz, inkâr eden
müşkül : zorluk
nam : ad
ruhanî : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlık
Selef-i Salihîn : İslâmın ilk beş asrında yaşayan Ehl-i Sünnet âlimleri
su-i istimal : kötüye kullanma
şarlatanlık : yalancılık, aldatıcılık
tâun-u beşerî : insanlığın bulaşıcı ve ölümcül hastalığı
tevakkuf : durma, duraklama
vâki : meydana gelen, olan
vücut : beden, varlık
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
Yükleniyor...