Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede ve imaniyede hâlis arkadaşlarım ve hak ve hakikat ve berzah ve âhiret yolunda ayrılmaz yoldaşlarım; Biz birbirimizden ayrılmak zamanı yakın olması cihetiyle, sıkıntıdan neş’et eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden İhlâs Risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden, siz birbirinizle tamam helâllaşmak lâzımdır ve zarurîdir. Siz, birbirinize en fedakâr, nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder. Ben burada hilâf-ı me’mul ihtilafınızı ve enâniyetinizi nefs-i emmâreye vermiyorum ve Risale-i Nur şakirtlerine yakıştıramıyorum. Belki nefs-i emmâresini terkeden evliyalarda dahi bulunan bir nevi muvakkat enâniyet telâkki ediyorum. Siz benim bu hüsn-ü zannımı inat ile kırmayınız, barışınız.
• • •
Kardeşlerim; Ehl-i vukuf raporundan anlaşılıyor ki, Risale-i Nur, bize karşı bütün muarız tâifeleri mağlûp ediyor ki, Hüccetullahi’l-Bâliğa ve İhtiyar ve İhlâs Risalelerini tekrarla nazar-ı dikkati celb ediyorlar. Hem gayet sathî ve cevapları pek zâhir ve güya müteassıbane hocavâri tenkitleri ve hiç münasebeti olmayan ve hakikî mutabık olan meseleleri anlamadan “mâbeynlerinde tezat var” demeleri ve risalelerin yüzde doksanını tamamıyla çekinmeyerek tasdik ve takdirleri ve teslimleri Hücumat-ı Sitte Zeylinin pek şiddetli bir surette yeni icadlara fetva verenleri cerh ve tezyif etmesine mukàbil, yalnız “nezahet-i lisaniye” demişler. Ve dinsizler tarafından öldürülen mazlum ve dindar Hıristiyanlar âhirzamanda bir nevi şehid olabilir dediğimi, baş açık namaz kılmak ve Türkçe ezan okumaya Zeylin şiddet-i hücumunu zıt göstermeleriyle iktifa etmeleri, kat’iyen onların Risale-i Nur’a karşı mağlûbiyetlerini gösteriyor kanaatini veriyor.
Said Nursî
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Şuâ / Sonraki Risale: On Dördüncü Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
cerh etmek : yaralamak, çürütmek
ehl-i vukuf : bilirkişi
enâniyet : benlik, gurur
evliya : Allah dostları, velîler
gayet : son derece
hakikî : doğru, gerçek
hilâf-ı me’mul : beklenilenin aksine
hocavâri : hocalık taslar şekilde
Hüccetullahi’l-Bâliğa : Risale-i Nur Külliyatı’nda Asâ-yı Musa isimli eserin ikinci bölümüne verilen isim
Hücumat-ı Sitte : altı hücum, Risale-i Nur’da bulunan şeytanın altı hücum ve desisesini alt üst eden bir risale
hüsn-ü zan : güzel zanda bulunma
icad : yeni bir şey meydana getirme, yapma
İhlâs Risalesi : Risale-i Nur Külliyatı’ndan Yirmi Birinci Lem’a isimli bölüm
ihtilâf : uyuşmazlık, ayrılık
İhtiyar (İhtiyarlar Risalesi) : Risale i Nur Külliyatı’ndan Yirmi Altıncı Lem’a isimli bölüm
iktifa etmek : yetinmek
kat’iyen : kesin olarak
mâbeynlerinde : aralarında
mağlûbiyet : yenilgi
mağlûp etmek : yenmek
mazlum : zulme uğramış
muarız : karşı gelen, karşıt
mukàbil : karşılık
mutabık : uygun
muvakkat : geçici
münasebet : bağlantı, ilişki
müteassıbane : taassup gösterircesine, körükörüne
nazar-ı dikkat celbetmek : dikkat çekmek
nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu
nesebî : soy ile alâkalı
nevi : çeşit, tür
nezahet-i lisaniye : nezaketli, ince uslup
risale : mektup, küçük çaplı kitap; Risale-i Nur Külliyatı’nda bulunan her bir bölüm
sathî : sığ, yüzeysel
suret : biçim, şekil
şakirt : talebe, öğrenci
şiddet-i hücum : saldırının şiddeti
tâife : grup, topluluk
telâkki etmek : kabul etmek
tezat : zıt, zıtlık
tezyif etmek : küçük düşürmek
zâhir : açık, gözle görülür
zeyl : ilâve, ek
ziyade : çok
Yükleniyor...