Evet, zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül -cüz’î olsun, küllî olsun- yoktur ki, intizamıyla Senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin.

Hem hiç bir hayvan yoktur ki, zaafiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahîmâne rızkıyla ve yaşamasına lüzumlu bulunan cihazatın hakîmâne verilmesiyle, Senin varlığına ve birliğine şehadeti olmasın.

Hem her baharda gözümüz önünde icad edilen nebatat ve hayvanâttan hiçbir tanesi yoktur ki, san’at-ı acîbesiyle ve lâtif ziynetiyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamıyla ve mevzuniyetiyle Seni bildirmesin.

Ve zemin yüzünü dolduran ve nebatat ve hayvanat denilen kudretinin hârikaları ve mu’cizeleri, mahdut ve maddeleri bir ve müteşabih olan yumurta ve yumurtacıklardan ve katrelerden ve habbe ve habbeciklerden ve çekirdeklerden yanlışsız, mükemmel, süslü, alâmet-i fârikalı olarak yaratılışları, Sâni-i Hakîmlerinin vücuduna ve vahdetine ve hikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şehadettir ki, ziyanın güneşe şehadetinden daha kuvvetli ve parlaktır.

Hem hava, su, nur, ateş, toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklarıyla beraber şuurkârâne, mükemmel vazifeleri görmesiyle; basit ve istilâ edici, intizamsız, her yere dağılmakla beraber, gayet muntazam ve mütenevvi meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, Senin birliğine ve varlığına şehadeti bulunmasın.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâmet-i farika : ayırt edici işaret
arz : yer, dünya
cihâzât : donanım, cihazlar
cüz’î : az, birey, ferd
ehadiyet : Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
Fa’âl-i Hallâk : herşeyi devamlı olarak yaratan, dilediğini dilediği gibi yapan Allah
Fâtır-ı Kàdir : herşeye gücü yeten yaratıcı; Allah
Fettâh-ı Allâm : herşeyi en ince ayrıntılarına varıncaya kadar bilen ve her şeye ayrı ayrı sûretler veren; Allah
habbe : tane, tohum
hadsiz : sınırsız
hakîmâne : hikmetli bir şekilde
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
Hannân-ı Mennân : rahmetlerin en hoş cilvesini kullarına bağışlayan ve sonsuz minnete lâyık olduğunu gösterecek şekilde kullarını nimetlendiren Allah
hayvanât : hayvanlar
hazine-i gayb : gayb hazinesi
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
icad etmek : yoktan yaratmak, var etmek
intizam : düzen, tertip
istilâ edici : kuşatıcı
katre : damla
kudret : güç ve iktidar
küllî : tür, bütün fertler
lâtif : ince, güzel, hoş
mahdut : sınırlanmış
mevzuniyet : ölçülü olma
mu’cize : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
muntazam : düzenli
mütenevvi : çeşitli
müteşâbih : birbirine çok benzeyen
nebatat : bitkiler
rahîmâne : şefkatli ve merhametli şekilde
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
san’at-ı acîbe : hayrette bırakan ve hayranlık veren san’at
Sâni-i Hakîm : herşeyi san’atla ve hikmetle yaratan Allah
şehadet : şahitlik
şuurkârâne : şuurlu ve bilinçli bir şekilde
şuursuzluk : bilinçsizlik, idraksizlik
tahavvül : değişim, başkalaşma
tebeddül : değişim
temeyyüz : benzerlerinden farklı, üstün olan
urba : elbise
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vahdet : Allah’ın birliği
Vâhid-i Ehad : bir olan ve birliği her bir şeyde görülen Allah
Vehhâb-ı Rezzâk : çok bağışta bulunan ve bütün yaratılmışların rızkını veren; Allah
vücud : varlık, var oluş
zaafiyet : zayıflık, ihtiyaç hâli
zemin : yer
ziya : ışık, parlaklık
ziynet : süs
Yükleniyor...