Ve bu celâldarâne ve cemâlperverâne cilvelenen Esmâ-i Hüsnâdan ve perdesinin arkasında, sıfât-ı seb’a-i kudsiyenin ilmelyakîn, belki aynelyakîn, belki hakkalyakîn derecesinde vücutları ve tahakkukları anlaşılır.

Ve bu yedi kudsî sıfatın dahi, bütün masnuatın şehadetiyle, hem hayattarâne, hem kadîrâne, hem alîmâne, hem semîâne, hem basîrâne, hem müridâne, hem mütekellimâne nihayetsiz bir surette tecellileriyle bilbedahe ve bizzarure ve biilmelyakîn bir mevsuf-u Vâcibü’l-Vücudun ve bir müsemmâ-i Vâhid-i Ehadin ve bir fâil-i Ferd-i Samedin mevcudiyeti, güneşten daha zâhir, daha parlak bir tarzda, kalbdeki iman gözüne görünür gibi kat’î bilinir.

Çünkü, güzel ve mânidar bir kitap ve muntazam bir hane, bedahetle, yazmak ve yapmak fiillerini; ve güzel yazmak ve intizamlı yapmak fiilleri dahi, bedahetle, yazıcı ve dülger namlarını; yazıcı ve dülger ünvanları ise, bedahetle, kitabet ve dülgerlik san’atlarını ve sıfatlarını; ve bu san’at ve sıfatlar, bedahetle, herhalde bir zâtı istilzam eder ki, mevsuf ve sâni ve müsemmâ ve fâil olsun.

Fâilsiz bir fiil ve müsemmâsız bir isim mümkün olmadığı gibi, mevsufsuz bir sıfat, san’atkârsız bir san’at dahi mümkün değildir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alîmâne : herşeyi çok iyi bilerek
aynelyakin : gözlem ve müşahedeye dayanarak, şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
basîrâne : görerek, bilerek
bedahet : ap açıklık
biilmelyakîn : ilmî delillerle elde edilen kesinlikle
bilbedahe : açıkça
binaen : -dayanarak
bizzarure : ister istemez, zorunlu olarak
celâldarâne : haşmetlice, büyüklük gösterircesine
cemâlperverâne : güzelliğe sahip olarak
cilvelenmek : yansımak, görünmek
dülger : yapı ustası
dülgerlik : yapı ustalığı
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
fail : işi yapan, özne
fâil-i Ferd-i Samed : Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı fakat her şeyin Kendisine muhtaç olduğu ve her şeyi tek başına yapan Allah
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikat : doğru, gerçek
hakkalyakîn : bizzat yaşanarak elde edilen kesinlik
hayattarâne : canlı bir şekilde
ilmelyakin : ilmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilme
intizamlı : düzenli, tertipli
istilzam : gerektirme
kader : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması
kadîrâne : güç ve iktidar sahibi olarak
kaide : düstur, prensip, kural
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’î : kesin bir şekilde
kitabet : yazım
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes
mânidar : mânâlı, anlamlı
masnuat : san’at eseri varlıklar
mevcudat : varlıklar
mevcudiyet : var olma hali
mevsuf : sıfat sahibi, sıfatlanan
mevsuf-u Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir şeye ihtiyacı olmamakla nitelenen Allah
muntazam : düzenli, intizamlı
mürşidâne : hak ve doğru yolu göstererek, irşad edici
müsemmâ : isim sahibi, isimlendirilen
müsemmâ-i Vâhid-i Ehad : Zât ve sıfatlarıyla bir olan ve birliği her bir şeyde tecelli eden şeklinde isimlendirilen Cenâb-ı Hak
mütekellimâne : konuşarak
nam : ad
nihayetsiz : sonsuz
Rabbânî : Rab olan Allah’a ait
Rahmânî : rahmeti sonsuz olan Allah’a ait
sâni : san’atkâr, her işini san’atla yapan
semîâne : işiterek
sıfât-ı seb’a-i kudsiye : kutsal yedi sıfat
suret : biçim, şekil
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahakkuk : gerçekleşme
tecelli : görünme, yansıma
ünvan : isim, nam
vecih : şekil, yön
vücuh : taraflar, yönler
zâhir : açık, âşikar
Yükleniyor...