Bu hakikat, İkinci Şuânın İkinci Makamında ve Risale-i Nur’un birçok yerlerinde kuvvetli delillerle ispat edildiğinden, onlara havale ediyoruz. İşte, yolcumuz bu dört hakikati müşahede etmekle, vahdâniyet-i İlâhiyeyi şuhud derecesinde bildi. İmanı parladı.

Bütün kuvvetiyle 1 لاَۤ إِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ dedi. Ve bu menzilden aldığı derse bir kısa işaret olarak, Birinci Makamın İkinci Babında,

لاَۤ إِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ الْوَاحِدُ اْلاَحَدُ الَّذِى دَلَّ عَلٰى وَحْدَانِيَّتِهِ وَوُجُوبِ وُجُودِهِ مُشَاهَدَةُ عَظَمَةِ حَقِيقَةِ تَبَارُزِ اْلاُلُوهِيَّةِ الْمُطْلَقَةِ، وَكَذَا مُشَاهَدَةُ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَقِيقَةِ تَظَاهُرِ الرُّبُوبِيَّةِ الْمُطْلَقَةِ الْمُقْتَضِيَّةِ لِلْوَحْدَةِ. وَكَذَا مُشَاهَدَةُ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَقِيقَةِ الْكَمَالاَتِ النَّاشِئَةِ مِنَ الْوَحْدَةِ وَكَذَا مُشَاهَدَةُ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَقِيقَةِ الْحَاكِمِيَّةِ الْمُطْلَقَةِ الْمَانِعَةِ وَالْمُنَافِيَةِ لِلشَّرِكَةِ 2

denilmiştir.

Sonra o sükûnetsiz misafir kendi kalbine dedi:

“Ehl-i imanın, hususan ehl-i tarîkatın her vakit tekrarla Lâ ilâhe illâ Hû demeleri, tevhidi yâd ve ilân etmeleri gösterir ki, tevhidin pek çok mertebeleri bulunuyor.

“Hem tevhid, en ehemmiyetli ve en halâvetli ve en yüksek bir vazife-i kudsiye ve bir fariza-i fıtriye ve bir ibadet-i imaniyedir. Öyle ise, gel, bir mertebeyi daha bulmak için, bu ibrethânenin diğer bir menzilinin kapısını daha açmalıyız. Çünkü aradığımız hakiki tevhid, yalnız tasavvurdan ibaret bir marifet değildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah’tan başka ilâh yoktur. O tektir ve Onun ortağı yoktur.”
2 : Allah’tan başka ilâh yoktur. O Vâhid-i Ehad ki, tebarüz-ü ulûhiyet-i mutlaka hakikatinin azametinin müşahedesi, kezâ vahdeti iktiza eden tezahür-ü rububiyet-i mutlaka hakikatinin azamet-i ihatasının müşahedesi, kezâ vahdetten neş’et eden kemâlât hakikatinin azamet-i ihatasının müşahedesi, kezâ şirke mâni olan ve şirki nefyeden hâkimiyet-i mutlaka hakikatinin azamet-i ihatasının müşahedesi, Onun vahdâniyetine ve vücub-u vücuduna delâlet eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ehl-i iman : Allah’a ve iman esaslarına inanan kimseler, mü’minler
ehl-i tarîkat : tarîkata mensup olanlar
fariza-i fıtriye : yaratılıştan gelen vazife
hakikat : doğru, gerçek
halâvet : şirin, tatlı, hoş
hususan : bilhassa, özellikle
ibadet-i imaniye : iman ibadeti
ibrethâne : ibret yeri
Lâ ilâhe illâ Hû : Ondan başka ilâh yoktur
marifet : bilme ve tanıma
menzil : durak, yer
müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
sükûnetsiz : sakin kalmayan, hareketli
şua : ışık kaynagından çıkan ışık telleri; ışın
şuhud : görme, şahid olma
tasavvur : düşünme, zihinde şekillendirme, hayalde canlandırma
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
vahdâniyet-i İlâhiye : Allah’ın birliği, ortağının ve benzerinin olmayışı
vazife-i kudsiye : kutsal vazife
yad etmek : anmak, zikretmek
Yükleniyor...