Üçüncü Hakikat:

Mevcudatın ve bilhassa nebatat ve hayvanatın, sür’at-i mutlaka içinde kesret-i mutlaka ve intizam-ı mutlak ile ve sühulet-i mutlaka içinde gayet hüsn-ü san’at ve maharet ve ittikan ve intizam ile ve mebzuliyet-i mutlaka ve ihtilât-ı mutlak içinde gayet kıymettarlık ve tam imtiyaz ile icadlarıdır.

Evet, gayet çokluk ile gayet çabukluk, hem gayet san’atkârâne ve mâhirane ve dikkat ve intizam ile gayet kolay ve rahatça, hem gayet mebzuliyet ve karışıklık içinde gayet kıymetli ve farikalı olarak, bulaşmadan ve bulaştırmadan ve bulandırmadan yapmak, ancak ve ancak birtek vâhid Zâtın öyle bir kudretiyle olabilir ki, o kudrete hiçbir şey ağır gelmez. Ve o kudrete nisbeten, yıldızlar zerreler kadar ve en büyük, en küçük kadar ve efradı hadsiz bir nevi, birtek fert kadar ve azametli ve muhit bir küll, has ve az bir cüz’ kadar ve koca zeminin ihyası ve diriltilmesi, bir ağaç kadar ve dağ gibi bir ağacın inşası, tırnak gibi bir çekirdek kadar kolay ve rahatça ve suhuletli olmak gerektir; tâ ki, gözümüzün önünde yapılan bu işleri yapabilsin.

İşte, bu mertebe-i tevhidin ve bu üçüncü hakikatın ve kelime-i tevhidin bu ehemmiyetli sırrını, yani en büyük bir küll, en küçük bir cüz’î gibi olması ve en çok ve en az farkı bulunmaması, hem bu hayretli hikmetini ve bu azametli tılsımını ve tavr-ı aklın haricindeki bu muammasını ve İslâmiyetin en mühim esasını ve imanın en derin bir medarını ve tevhidin en büyük bir temelini beyan ve hâll ve keşf ve ispat etmekle Kur’ân’ın tılsımı açılır. Ve hilkat-ı kâinatın en gizli ve bilinmez ve felsefeyi idrâkinden âciz bırakan muamması bilinir.

Hâlık-ı Rahîmime yüz bin defa Risaletü’n-Nur’un hurufatı adedince şükür ve hamd olsun ki, Risaletü’n-Nur bu acîp tılsımı ve bu garip muammayı hâll ve keşf ve ispat etmiş.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
âciz : güçsüz, zavallı
âhir : son
azametli : büyük, yüce
beyan : açıklama, anlatım
cüz : bütünün parçası
cüz’î : ferdî
efrad : fertler, bireyler
ehemmiyetli : önemli
farikalı : birbirinden farklı olarak
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
hakikat : doğru gerçek
Hâlık-ı Rahîm : sonsuz merhamet ve şefkat sahibi ve herşeyi yaratan Allah
hâll : çözme, neticelendirme
hamd : övgü ve şükür
haşr : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
hilkat-i kâinat : kâinatın, evrenin yaratılışı
hurufat : harfler
icad : var etme, yaratma
ihtilât-ı mutlak : sınırsız karışıklık
ihya : hayat verme, diriltme
imtiyaz : ayrıcalık
intizam : düzen
ittikan : sağlamlık, mükemmellik
kelime-i tevhid : Allah’în birliğini ifade eden “Allah’tan başka ilâh yoktur” anlamında “Lâ ilâhe illallah” kelimesi
keşif : açığa çıkarma
kıymettarlık : kıymetlilik, değerlilik
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
küll : parçaları içinde barındıran bütün
maharet : beceri, hüner
mâhirane : maharetli bir şekilde
mebzuliyet : çokluk, bolluk
mebzuliyet-i mutlaka : sınırsız bir bolluk, ucuzluk
medar : dayanak noktası, eksen
mertebe-i tevhid : Allah’ın bir olduğunu gösteren mertebe
muammâ : anlaşılması zor sır, gizem
muhit : her şeyi kuşatan
nevi : çeşit, tür
nisbeten : kıyasla, oranla
san’atkârâne : san’atlı bir biçimde
suhuletli : kolay
tavr-ı akl : aklî davranış ve düşünüş
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
tılsım : sır, gizem, düğüm
vâhid : Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı, benzeri ve dengi olmayan ve herşeyi birliğiyle kuşatan Allah
zemin : yeryüzü, dünya
zerre : atom
hüsn-ü san’at : san’at güzelliği
sühulet-i mutlaka : sonsuz ve tam kolaylık
sür’at-i mutlaka : sınırsız hız
intizam-ı mutlak : mutlak, mükemmel düzen
bilhassa : özellikle
hayvânât : hayvanlar
nebatat : bitkiler
kesret-i mutlaka : mutlak, sayısız çokluk
Yükleniyor...