Hâlbuki cumhur-u avam, mezhepte imtizaç etmiş olan zaruriyatı, nazariyat-ı içtihadiyeden vâzıhan temyiz etmediğinden, sehven veya vehmen Tahtieyi filcümle teşmil edebilir. Bu ise, hatar-ı azîmdir. Bence, Tahtîeci, hubb-u nefisten neş’et eden inhisar zihniyeti illetiyle malûldür. Ve Kur’ân’ın câmiiyetinden ve umum tabakat-ı beşere şümul-ü hitabından gafletle mes’uldür.

Hem Tahtîecilik fikri, sû-i zan ve tarafgirlik hissinin menbaı olduğundan, İslâmda lâzım olan tesanüd-ü ervâh, tevhid-i kulûb, tehâbbüb ve teâvüne büyük rahneler açmıştır. Hâlbuki hüsn-ü zanla, muhabbet ve vahdetle memuruz.
• • •

Bu meseleyi yazdıktan biraz zaman sonra, bir gece rüyada Cenâb-ı Peygamber Sallâllahu Aleyhi ve Sellem Efendimizi gördüm. Bir medresede, huzur-u saadette bulunuyordum. Cenâb-ı Peygamber bana Kur’ân’dan ders vereceklerdi. Kur’ân’ı getirdikleri sırada, Hazret-i Peygamber Sallâllahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Kur’ân’a ihtiramen kıyam buyurdular. O dakikada, şu kıyamın, ümmeti irşad için olduğu birden hatırıma geldi.

Bilâhare bu rüyayı suleha-yı ümmetten bir zâta hikâye ettim. Şu sûretle tabir etti: “Bu büyük bir işaret ve beşarettir ki, Kur’ân-ı Azîmüşşan lâyık olduğu mevki-i muallâyı bütün cihanda ihraz edecektir.”
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beşaret : müjde
bilâhare : daha sonra
câmiiyet : kapsamlı oluş
Cenâb-ı Peygamber : Yüce Peygamberimiz (a.s.m.)
cihan : dünya
filcümle : kısmen
gaflet : aymazlık, dalgınlık, dikkatsizlik
hatar-ı azîm : büyük tehlike
hubb-u nefis : kendini beğenip kendisini savunma
huzur-u saadet : Peygamber Efendimizin yüce huzuru
hüsn-ü zan : başkaları hakkında iyi ve güzel zanda bulunma; başkaları hakkında iyimser düşünce
ihraz etmek : mânevî şerefe erişmek, kazanmak
ihtirâmen : saygı göstererek
illetle malûl olma : (herhangi bir) hastalıkla hasta olma
inhisar : tekelinde tutma, tekelleştirme
irşad : doğru yolu gösterme, hak ve hakikati açıklama
kıyam buyurma : ayağa kalkma
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi sonsuz büyüklükte olan Kur’ân-ı Kerim
medrese : din eğitiminin yapıldığı okul, yüksek eğitim kurumu
menba : kaynak
mes’ul : sorumlu
mevki-i muallâ : çok yüce mevki ve makam
nazariyat-ı içtihadiye : içtihatla ilgili teorik meseleler; Kur’ân ve Sünnette hükmü açıkça belirtilmemiş olan ve içtihat yoluyla bir hükme varılabilen meseleler
neş’et etme : ortaya çıkma, kaynaklanma
rahne : yara
Sallâllahu Aleyhi ve Sellem : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
sehven : yanlışlıkla, yanılarak
sû-i zan : kötü düşünce
suleha-yı ümmet : ümmetin salih kişileri
sûret : şekil, biçim
şümul-ü hitab : herkesi içine alan hitap ve sesleniş
tabakat-ı beşer : toplumu meydana getiren tabakalar, kesimler, katmanlar
tabir etme : yorumlama
Tahtie : “Takip ettiğim yol haktır; hatâ ihtimali var. Başka yol hatâdır; sevaba ihtimali var.” görüşü, ilkesi
tarafgirlik : taraftarlık, taraf tutma
teâvün : yardımlaşma
tehâbbüb : karşılıklı sevme
temyiz etme : birbirinden ayırma
tesanüd-ü ervâh : ruhların dayanışması
teşmil etme : diğer meseleleri de kapsayacak şekilde genelleştirme
tevhid-i kulûb : kalpleri tek noktada toplama, gönül birliği
umum : bütün, genel
ümmet : Müslümanlar; Peygamber Efendimize (a.s.m.) tâbi olanlar
vahdet : birlik, bütünlük
vâzıhan : açıkça, âşikâr bir şekilde
vehmen : öyle olmadığı halde öyle zannederek
zihniyet : düşünce
Yükleniyor...