1 وَمَا مِنْ دَآبَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللهِ رِزْقُهَا

Rızık, hayat kadar, kudret nazarında ehemmiyetlidir. Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor. Kudret-i ezeliye dehşetli bir faaliyetle âlem-i kesifi, âlem-i lâtife kalb; ve zerrat-ı kâinatı hayattan hissedar etmek için, ednâ bir sebeple, bir bahaneyle kemâl-i ehemmiyetle hayatı verdiği gibi, aynı derece ehemmiyetle mebsûten mütenasip, rızkı dahi ihzar ediyor.

Hayat; muhassal-ı mazbuttur, görünür. Rızık gayr-ı muhassal; tedrici, münteşirdir, düşündürür. Bir nokta-i nazarda denilebilir. “Açlıktan ölmek yoktur.” Zira şahm ve sair sûrette iddihar olunan gıda bitmeden evvel ölüyor. Demek terk-i âdetten neş’et eden maraz öldürür, rızıksızlık değil.
• • •

2 وَاِنَّ الدَّارَ اْلاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ
HAŞİYE
Küremiz hayvana benziyor, âsâr-ı hayatı gösteriyor. Acaba yumurta kadar küçülse, bir nev’i hayvan olmayacak mıdır? Veya bir mikrop küre kadar büyüse, ona benzemeyecek mi?

Hayatı varsa, ruhu da vardır. İnsan-ı ekber olan âlem, tazammun ettiği manzume-i kâinat o derece hassasiyet ve âsâr-ı hayat gösteriyor ki, bir cesetteki âzâ, eczâ, zerrat, izhar ettikleri tesanüd, tecazüb, teavünden daha ziyade muntazam, muttarid, mükemmel âsârı gösteriyor. Acaba âlem insan kadar küçülse, yıldızları zerrat ve cevahir-i fert hükmüne geçse, o da bir hayvan-ı zîşuur olmayacak mıdır?

Şu âyet dehşetli bir sırrı telvih eder. Kesretin mebdei vahdettir, müntehâsı da vahdettir. Bu bir düstur-u fıtrattır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.” Hûd Sûresi, 11:6.
2 : “Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur.” Ankebut Sûresi, 29:64.
HAŞİYE : Hayat-ı hakikiye ancak âlem-i âhiretin hayatıdır. Hem o âlem ayn-ı hayattır. Hiçbir zerresi mevat değildir. Demek, dünyamız da bir hayvandır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i kesif : kesif âlem; yoğun dünya, maddî âlem
âlem-i lâtif : şirin ve güzel âlem; nurlu ve hoş dünya
âsâr-ı hayat : bir varlığın canlı, hayat sahibi olduğunu gösteren belirtiler
âzâ : organlar
eczâ : bir bütünü oluşturan parçalar, kısımlar
ednâ : basit, en küçük
gayr-ı muhassal : sonuçlanmamış, somutlaşmamış, elde edilmemiş
hayvan : canlı; hayvan
hissedar : pay sahibi
iddihar olunan : biriktirilen, depolanan
ihzar etmek : hazırlamak
inayet : İlâhî nizam, düzen; itina, özen
insan-ı ekber : en büyük insan; kâinat
izhar etmek : göstermek, açığa çıkarmak
kader : İlâhi takdir, plân; Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kalb (etmek) : dönüştürmek
kemâl-i ehemmiyet : eksiksiz ve mükemmel seviyede önem verme
kudret : güç ve iktidar; Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
kudret-i ezeliye : ezelî kudret; Allah’ın kudreti
küre : dünya
manzume-i kâinat : kâinat sistemi; son derece mükemmel bir denge ve düzen içinde işleyen kâinat
maraz : hastalık, illet
mebsûten mütenasip : doğru orantı; birbirine bağlı olan ve biri arttığında öteki de artan iki büyüklük arasındaki nispet
muhassal-ı mazbut : somutlaşmış, elde edilmiş, sonuçlanmış
muntazam : düzenli, intizamlı
münteşir : yayılmış; geniş zaman dilimine yayılmış olan
nazar : bakış
neşet eden : doğan, kaynaklanan
nevi : tür, çeşit
nokta-i nazar : bakış açısı
rızık : Cenâb-ı Hakkın ihsan ettiği her türlü nimet ve yiyecek
rızıksızlık : rızkın olmayışı, nimetin olmama hâli
sûret : biçim, şekil
şahm : vücutta biriken yağ
tazammun etme : içine alma, kapsama
teavün : yardımlaşma, dayanışma
tecazüb : birbirini cezbetme, çekme
tedrici : yavaş yavaş, derece derece olan
terk-i âdet : âdet edinilen birşeyi terk etme; sürekli yapılan birşeyi artık yapmama
tesanüd : dayanışma
zerrat : zerreler, atomlar
zerrat-ı kâinat : kâinattaki, evrendeki atomlar
ziyade : çok, fazla
âsâr : eserler
cazibe : çekim gücü
cazibe-i umumiye : umumî cazibe, genel çekim gücü
cevahir-i ferd : atomlar, zerreler
cilve-i feyzi : bereketinden gelen yansıma, iz düşümü
düstur-u fıtrat : yaratılış yasası, kanunu
ehl-i istiğrak : mânevî bir coşku ve heyecan ile kendinden geçmiş hâle gelen zâtlar
eser-i ibdâ : hiçten yaratmanın neticesi, eseri
feyz-i tecellî : tecellî nuru, bereketi
halk etme : yaratma
hayat-ı ezeliye : başlangıcı olmayan sonsuz hayat; Cenâb-ı Hakkın Hayat sıfatı
hayat-ı sâriye : varlıklara sirayet etmiş olan umumî hayat; Cenâb-ı Hakkın Hayat sıfatının bir tecellîsi olan varlıklardaki hayatın mebdei, kâinatın hayatı, ruhu
hayat-ı umumiye : umumî hayat; kâinattaki genel canlılık
hayvan-ı zîşuur : şuur ve bilinç sahibi canlı varlık; şuurlu hayvan
icad etme : yeni birşey yaratma, yapma
ihsan etme : ikram etme, bağışlama
iltibas etme : birini diğerine benzetme, birini diğeriyle karıştırma, birbirinden ayırt edememe
inşâ (etme) : kurma, yapma, yaratma
istihale-i lâtife : çok ince ve hoş bir şekilde bir halden başka bir hâle geçme; lâtif ve ince dönüşüm
iştibah : fark edilemeyecek derecede birbirine benzeme
izabe : eritme, erime
kâinat : evren
katarat ve lemeat-ı hayat : hayat damlaları ve parıltıları; damlalara ve parıltılara benzeyen mahlûkatın hayatları
katarat : damlalar
kesret : çokluk
kezalik : böylece, aynı şekilde
kudret-i ezeliye : Allah’ın bütün zamanları kuşatan kudreti, ezelî güç ve iktidarı
lemeat : parıltılar, parlamalar
lisân-ı tasavvuf : tasavvuf dili
mebde’ : başlangıç
mebde-i ruh : ruhun başlangıç ve çıkış noktası; ruhun başlangıç noktası olan kâinattaki genel hayat; kâinatın ruhu
menşe : kaynak, esas
muhassal(a) : elde edilen netice, ortaya çıkan sonuç
muttarid : düzenli, sistemli, bir düzeyde
müntehâ : en son nokta; netice
müntehâ-i ruh : ruhun son hâli, bireylere verilmiş olan ruh
müstakil : bağımsız, başlı başına
müttehid : ittihat etmiş, birleşmiş olan
neş’et eden : doğan, meydana gelen
rabıta : bağ
reşahat-ı kuvvet : güç, enerji sızıntıları (yani çekimi)
şatahat : mânevî sarhoşluk ve cezbe halindeyken söylenen dengesiz sözler
tecellî : yansıma
telvih etmek : kinaye şeklinde açıklamak
tesmiye etme : isimlendirme
umum : bütün
vahdet : birlik
zerrat : zerreler, atomlar
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
zerre-i câzibe : çekim zerresi; çekim gücüne sahip parça, çekirdek
zıll : gölge
ziyâ : ışık
Yükleniyor...