Evet, sebepsiz böyle işkenceli tevkife düşenler içinde Türk gençlerinin medar-ı iftiharı olacak bir kısım zatlar var ki, HAŞİYE uzaktan kıymetini hissedip, ona yalnız bir selâm veya imanî bir risale göndermemle, onu bir câni gibi çoluk ve çocukları içinden alıp bu belâya atmak milliyetçilik midir? Ben ki, sizin nazarınızda yabanî millettenim diyorum. Bu mevkuf olan civanmert ve muhterem Türk gençleri ve ihtiyarları içinde öyleleri var ki, onların bir tanesini, kendi milletimden yüz adama değiştirmem. İçinde öyleleri var ki, on sene bana zulmeden memurlara, beş seneden beri onların hatırları için, o zâlimlere bedduayı bıraktım. Ve onların içinde öyleleri var ki, âli seciyelerin en halis nümunelerini o âlicenap Türk arkadaşlarda kemal-i hayret ve takdirle gördüm. Ve Türk milletinin sırr-ı tefevvukunu onlarla anladım. Ben vicdanımla mevcud ve çok emarelerle temin ederim ki, eğer bu mâsum mevkuflar adedince vücutlarım bulunsaydı veyahut onların umumuna gelen her nevi meşakkatlerini alabilseydim, kasem ederim ki, müftehirane, o kıymettar zatlara bedel çekmek isterdim. Benim bunlara karşı bu hissim, onların kıymet-i zatiyeleri içindir, yoksa şahsıma karşı faidesi dokunması değildir. Çünkü bir kısmını yeni görüyorum. Bir kısmı, belki o benden faide görmüş; ben ondan zarar görmüşüm. Fakat binler zarar görsem, yine onların kıymeti nazarımda tenzil etmez.

İşte, ey Türkçülük dâvâ eden mülhid zâlimler! Türk milletinin medar-ı iftiharları olabilecek bu kadar zatları gayet âdi ve ehemmiyetsiz bahanelerle -sizin tâbirinizle- benim gibi bir Kürt yüzünden perişan etmek, tezlil etmek milliyetçilik midir? Türkçülük müdür? Vatanperverlik midir? Haydi, o insafsız vicdanınıza havale ediyorum!

İşte mahkeme-i âdile, onların mâsumiyetini anlamakla çoklarını tahliye etti. Eğer ortada bir suç varsa, o suç benimdir. Onlar, ulüvv-ü cenaplarından, benim gibi garip bir ihtiyar hocaya soba yakmak, su getirmek, yemek pişirmek ve kendime mahsus bir risalemi tebyiz etmek gibi cüz’î işlerimi sırf lillâh için yapmışlar ve benim hatırım için hatıra defterim hükmünde olan o iki risalemin âhirlerinde, bir hatıra olmak üzere imzalarını atmışlar. Acaba dünyada, böyleleri, böyle bahanelerle muahaze edecek bir kanun, bir usul ve bir maslahat var mı?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : O zatlar, men-i mahkeme ile iki aylık sıkıntılı tevkiften sora tahliye edilmişlerdir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adet : sayı
âdi : basit, sıradan
âhir : son
âli : yüce, yüksek
âlicenap : yüksek ahlâk sahibi
beddua : bir kişinin hakkında kötülük dileyerek yapılan dua
bedel : karşılık olarak
câni : katil, cinayet işleyen
civanmert : iyiliksever, asil, kahraman
cüz’î : küçük
emare : belirti, işaret
halis : samimi, içten
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
kasem : yemin
kemal-i hayret : tam bir hayret ve şaşkınlık
kıymet-i zatiye : bir kişinin bizzat kendisinde bulunan değer
lillâh : Allah için
mahkeme-i âdile : hükümlerini adaletli bir şekilde veren mahkeme
maslahat : fayda, yarar
mâsum : günahsız
mâsumiyet : suçsuzluk
medar-ı iftihar : övünme sebebi
men-i muhakeme : yargılamayı durdurma, muhakemeye gerek görmeyip men etme
meşakkat : güçlük, sıkıntı
mevkuf : tutuklu
muahaze : sorgulama
müftehirane : iftihar ederek, övünç duyarak
mülhid : dinsiz, inkârcı, dini bozmaya çalışan
nazar : bakış, görüş
nevi : tür, çeşit
nümune : örnek
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
seciye : karakter, huy
sırr-ı tefevvuk : üstünlük sırrı
tabir : ifade
tahliye : serbest bırakma
tebyiz : yazılı bir metni temize çekme
temin : güvence verme
tenzil : indirme, alçaltma
tevkif : tutuklama
tezlil : aşağılama, hor ve hakir görme
ulüvv-ü cenap : haysiyetli, şerefli ve yüksek ruhlu olma
umum : bütün
usul : yöntem, kural
vatanperverlik : vatanseverlik
yabanî : yabancı
Yükleniyor...