Elcevap: Hükûmetin lâik cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misillü bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktar-ı cihanda ve nerede Türk varsa Müslümandır.

Sair anâsır-ı İslâmiyenin, küçük de olsa yine bir kısmı, İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakikî dindar ve bin sene kadar hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefâhir-i milliyesini milyonlar menâbi-i diniye ile çakan ve kılınçlarının uçlarıyla yazan bu mübarek milleti, “dini reddeder veya dinsiz olur” diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstehak olurlar. Halbuki Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyenin kanunlarını da ihata eden dinin geniş dairesinden bahsetmez. Belki asıl mevzuu ve hedefi, dinin en has ve en yüksek kısmı olan imanın erkân-ı azîmesinden bahseder.

Hem ekseriyetle muhatabım, evvel kendi nefsim, sonra Avrupa feylesoflarıdır. Böyle mesail-i kudsiyeden, doğru olmak şartıyla, zarar tevehhüm eden, yalnız şeytanlar olabilir tasavvurundayım. Yalnız üç-dört risale, tenkitkârane şekvâ suretinde bir kısım memurlara bakmış. Fakat o risaleler, hükûmetle mübareze ve tenkit için değil, belki bana zulmeden ve memuriyetini su-i istimal eden bir kısım memurlara karşıdır. Hem sonra da, su-i tefehhüme medar olmamak için, o üç-dört risalelere “mahremdir” deyip neşrini men etmişiz. Sair risalelerin ekseriyet i mutlakası, dört beş sene evvel ve bir kısmı sekiz on sene evvel, bir kısmı on üç sene evvel telif edilmişlerdir. Yalnız İktisat ve İhtiyarlar ve Hastalar risaleleri geçen sene telif edilmişler. Ve bununla beraber, risaleler, hükûmetin kanunlarına mugayir olmadığı ve âsâyişi ihlâl ve halkı idlâl mahiyetinde bulunmadığını ve bilakis hükûmetçe takdirlerle karşılanması lâzım geleceğini, zerre miktar aklı bulunan risaleleri bîtarafane tetkik eden, tasdik eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aktar-ı cihan : dünyanın dört bir yanı
anâsır-ı İslâmiye : Müslüman unsurlar, milletler
âsâyiş : düzen, güvenlik
asır : yüzyıl
bilâkis : aksine, tersine
ekseriyet : çoğunluk
ekseriyet-i mutlaka : mutlak çoğunluk
erkân-ı azîme : en büyük ve önemli esaslar, temeller
esfel-i sâfilin : aşağıların en aşağısı
feylesof : filozof, felsefe ile uğraşan, felsefeci
hakikî : asıl, gerçek
haricinde : dışında
has : özel
hayat-ı içtimaiye : toplumsal hayat
hükûmet : idare, yönetim
idlâl : hak yoldan çıkarma, saptırma
ihata : içine alma, kuşatma
ihlâl : bozma, karıştırma
İktisat ve İhtiyarlar ve Hastalar risaleleri : sırasıyla On Dokuzuncu, Yirmi Altıncı ve Yirmi Beşinci Lem’alar
itham : suçlama
lâik : din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan
mahiyet : nitelik, özellik
mahrem : başkalarından saklanan, yabancıların görmesine izin verilmeyen, gizli tutulan
medar : dayanak noktası, kaynak
mefâhir-i milliye : övünç ve iftihar kaynağı olan millî özellikler
memuriyet : memurluk
men : yasaklama
menâbi-i diniye : dinî kaynaklar
mesail-i kudsiye : kutsal meseleler
mevzu : konu
mugayir : aykırı, zıt
muhatap : hitap edilen
mübarek : hayırlı, uğurlu
mübareze : karşı koyma, yüz yüze gelip mücadele etme
mümtaz : seçkin, üstün
müstehak : hak etmiş, layık
nefs : kişinin kendisi
neşr : yayımlama
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sair : diğer, başka
su-i istimal : kötüye kullanma
su-i tefehhüm : kötü anlama, yanlış düşünme
suret : biçim, şekil
şekvâ : şikâyet
tasavvur : zihinde canlandırma, düşünme
telif : yazma, kaleme alma
tenkitkârane : tenkit ederek
tevehhüm : kuruntuya kapılma, olmayan şeyi var zannetme
zemin : yer
zerre : atom, en küçük madde parçası
Yükleniyor...