Ve riyadan, gururdan, enaniyetten kurtaracak sırr-ı ihlâsa dair risaleye, en has kardeşlerime mahsus olarak, mahrem denmiştir. Âsâyiş-i dahiliye ile bunların ne münasebeti var ki onlar medar-ı itham oluyorlar? İkinci kısım mahremler ise, “Darü’l-Hikmet”te ve dokuz sene evvel Avrupa itirazatına ve Doktor Abdullah Cevdet’in dinsizce hücumlarına karşı yazdığım bir-iki risale ve bazı memurların bana insafsızcasına ve gaddarane tecavüzlerine karşı şekvâ suretinde yazdığım iki küçük risaledir ki, son müdafaatımda bahsetmişim. Bu dört risalenin telifinden bir zaman sonra, serbestî kanunlarına ve hükûmetin işine hiçbir cihette temas etmemek için, onların neşrini men edip, “mahremdir” demişim, en has bir-iki kardeşime mahsus kalmıştır. Delilim de şudur ki: Bu kadar taharriyatınızda, o mahrem denilen risalelerin hiçbir yerde bulunmamasıdır. Yalnız umumun fihristesi elinize geçmiş, o fihristeye göre bu noktalardan istizaha lüzum görülmüş, ben de cevap vermişim, o cevap da zaptınıza geçmiştir.

İddianamede, müteaddit mıntıkalar ve Risale-i Nur’un neşir ve tâmimine adamlar vasıtasıyla çalıştığım beyan ediliyor. Cevaben derim ki:

Ben bir köyde, gurbette, kimsesiz, hüsn-ü hattım yokken, tarassut altında, herkes benim muavenetimden çekinirken, yalnız gayet mahdut dört-beş ahbabıma bir yadigâr olarak hatırat-ı imaniyemi gönderdiğime “Neşir ve tamime çalışıyor” demek, ne kadar hilâf-ı hakikat olduğunu elbette takdir edersiniz. Benim gibi haddinden çok fazla teveccüh-ü âmmeye mazhar bir insanın, on beş sene Van’da tedris ile meşgul olduğum halde, birtek dostuma bir-iki imanî risalelerimi göndermekle buna nasıl neşriyat denilir? Benim matbaam yok, kâtiplerim yok, hüsn-ü hattım yok; elbette neşriyat yapamadım. Demek Risale-i Nur câzibedardır, kendi kendine intişar ediyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahbap : dostlar, sevilenler
âsâyiş-i dahiliye : iç güvenlik, huzur
beyan : açıklama
cevaben : cevap olarak
cihet : yön
enaniyet : benlik
fihriste : bir eserin içindekiler bölümü
gaddârâne : acımasızca, zalimce
gurbet : kendi vatanından ve doğduğu yerden uzakta bulunma
hatırat-ı imaniye : imanî meselelerle ilgili hatıralar; hatıra gelen ve kaleme alınan meseleler
hilaf-ı hakikat : gerçeklere ters olan
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân-ı Kerîm’deki hakikatleri insanlara ulaştırma hizmeti
hükûmet : idare, yönetim
hüsn-ü hat : güzel yazı
iddianame : iddia yazısı; savcının, yapılan soruşturmalar neticesinde tutuklu hakkındaki suçlamalarını bildirmek üzere mahkemeye sunduğu yazı
istizah : açıklama talebi
itirazat : itirazlar
kâtip : yazan, yazıcı
mahdut : sınırlı
mahrem : başkalarından saklanan, yabancıların görmesine izin verilmeyen, gizli tutulan
mazhar : erişmiş, sahip olmuş
medar-ı itham : suçlama sebebi
men : yasaklama
mıntıka : bölge, çevre
muavenet : yardımlaşma
müdafaat : mahkeme huzurunda yapılan savunmalar
münasebet : bağlantı, ilişki
müteaddit : bir çok, çeşitli
neşr : yayma, insanlara ulaştırma
neşriyat : yayma, yayınlama
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
riya : gösteriş
serbestî : serbestlik, özgürlük
sırr-ı ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetmenin, samimiyetin sırrı
suret : biçim, şekil
şekvâ : şikayet
taharriyat : arama tarama
tamim : yayma, insanlara ulaştırma
tarassut : gözetleme
tecavüz : saldırma
tedris : ders verme
telif : yazma, kaleme alma
teveccüh-ü âmme : genelin teveccühü, insanların ilgisi
umum : bütün
yadigâr : hediye
zapt : kayıt, kayıt altına alma
Yükleniyor...