“Onuncu Sözün tevafukatındandır ki, Onuncu Sözün satırları hem telif tarihine, hem dini dünyadan tefrik eden lâdinî cumhuriyetin ilânına tevafuk ediyor ki, haşrin inkârına bir emaredir.” Yani o fıkranın meali budur: “Madem cumhuriyet dine, dinsizliğe ilişmiyor prensibiyle bîtarafane kalıyor; ehl-i dalâlet ve ilhad, cumhuriyetin bu bîtaraflığından istifade etmekle, haşrin inkârını izhar etmeleri muhtemeldir” demektir. Yoksa hükûmete bir taarruz değildir; belki hükûmetin bîtarafane vaziyetine işarettir. Elhak, bundan dokuz sene evvel, Onuncu Söz, sekiz yüz nüsha yayılmasıyla, ehl-i dalâletin kalblerindeki inkâr-ı haşri sıkıştırdı, lisanlarına getirmelerine meydan vermedi, ağızlarını tıkadı. Onuncu Sözün harika burhanlarını gözlerine soktu.

Evet, Onuncu Söz, haşir gibi bir rükn-ü azîm, imanın etrafında çelikten bir sur oldu ve ehl-i dalâleti susturdu. Elbette hükûmet-i Cumhuriye bundan memnun oldu ki, Meclisteki meb’usanın ve valilerin ve büyük memurların ellerinde kemal-i serbestî ile gezdi…

Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki İngilizlerin ifsad-ı siyaseti hesabına tesettür âyetine ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve müskit bir cevab-ı ilmîdir. Böyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan on beş sene evvel, her zaman takdirle karşılanır. Bu hürriyet-i ilmiyeyi, elbette hürriyetperver bir hükûmet-i Cumhuriye tahdit etmez…

Ey heyet-i hâkime! Risale-i Nur’un hedefi dünya olsaydı veya bir maksad-ı dünyevî, içinde niyet edilseydi yüz yirmi risale içinde, nazarınızda on binler medar-ı tenkit noktalar bulunacaktı. Böyle yüz yirmi bin tatlı meyveler içinde, sizce sulfato gibi acı gelmiş yalnız on beş meyveler bulunmasıyla o mübarek bahçeyi yasak etmek ve bahçe sahibini mes’ul etmek caiz olabilir mi? Adaletperver olan vicdanınıza havale ediyorum.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adaletperver : adalete düşkün, adaleti dikkate alan
beyan : açıklama
bîtarafane : tarafsız
bîtaraflık : tarafsızlık
burhan : güçlü delil
caiz : uygun, doğru
cevab-ı ilmî : ilmî cevap
ehl-i dalâlet ve ilhad : doğru ve hak yoldan sapan, insanları da saptırmaya çalışan sapık kimseler
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış olanlar, inançsız kimseler
elhak : doğru, gerçek
emare : belirti, işaret
fıkra : bölüm, kısa yazı
haşir : insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek tekrar Allah’ın huzurunda toplanması
heyet-i hakime : hakimler kurulu
hükûmet : idare, yönetim
hükûmet-i Cumhuriye : Cumhuriyet hükümeti
hürriyet-i ilmiye : ilmî hürriyet, serbestlik
hürriyetperver : hürriyet taraftarı
ifsad-ı siyaset : siyaseti bozma, siyasete fesat karıştırma
inkâr-ı haşr : öldükten sonra dirilmeyi inkâr
istifade : faydalanma, yararlanma
izhar : gösterme, ortaya çıkarma
kemal-i serbestî : tam bir serbestiyetle
lâdinî : dinî olmayan, din dışı
lisan : di
maksad-ı dünyevî : dünyayla ilgili bir maksat, gaye
meal : mânâ
meb’usan : milletvekilleri
medar-ı tenkit : tenkit sebebi
mes’ul : sorumlu
muhtemel : ihtimal dahilinde olan
mübarek : bereketli, hayırlı
müdafaat : mahkeme huzurunda yapılan savunmalar
müskit : susturan, susturucu
nam : ad
nazar : bakış, görüş
nüsha : kopya
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
rükn-ü azîm-i iman : imanın büyük rüknü, esası
su-i istimal : kötüye kullanma
sulfato : kinin, sıtma tedavisinde kullanılan çok acı beyaz kimyasal bir ilâç
şekvâname : şikâyet yazısı
târiz : sözle dokundurma, eleştiri
tefrik : birbirinden ayırma
telif : yazma, kaleme alma
tesettür : örtünme
tevafuk : denk gelme, uygunluk
tevafukat : uygunluklar, denk gelmeler
vaziyet : durum
Yükleniyor...