Oradan avdetinden bir iki saat sonra, iki polis vasıtasıyla Vali kendisini istetir. Valinin odasına girerken, Vali hürmet ve tâzimle genç Said’i karşılayarak elini öpmek ister. İltifatla yer göstererek, “Herkesin bir üstadı vardır. Sen de benim üstadımsın” der.
• • •
Genç Said, fıtraten bir kanun altında yaşamayı ve harekâtının tahdit olunmasını sevmez, her halinde, her hareketinde gayet serbest olmasını arzu eder ve daima “Ben hürriyet ve serbestiyetimi hiçbir keyfî kanunla tahdit ettirmem” derdi. Bunun içindir ki, ilk İstanbul’a teşriflerinde yine her kayıttan uzak kalmakta ısrar etmiş ve hayatının bütün safhalarında bu vaziyet müşahede edilmiştir. Ondaki bu serbestiyet ve hürriyet aşkı, hayatının yarısından sonra Avrupa’dan gelen müthiş bir dalâlet ve zındıka taarruzuna karşı koymayı ve felsefe-i tabiiyeden doğan dehşetli bir istibdad-ı mutlakın hilâf-ı Kur’ân prensiplerine boyun eğmemeyi, onlara itaat etmemeyi ve hakikî hürriyet-i meşrua olan İslâmî hürriyet ve medeniyete çalışmayı netice vermiştir.

Molla Said, Bitlis’te iken on beş on altı yaşlarında idi. Henüz sinn-i bulûğa vâsıl olmuştu. O zamana kadar bütün malûmatı sünuhat kabilinden olduğu için, uzun uzadıya mütalâaya lüzum görmezdi. Fakat o zaman sinn-i bülûğa vâsıl olduğundan mı veyahut siyasete karıştığından mı, her nedense eski sünuhat yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Bunun üzerine her türlü fenne ait eserleri tetkike koyuldu. Bilhassa din-i İslâma vârid olan şek ve şüpheleri reddetmek için Metâli ve Mevâkıf nam eserlerle ulûm-u âliye اٰلِيَه (sarf, nahiv, mantık ve saire) ve âliyeye عَالِيَه (tefsir ve ilm-i kelâma) dair kırk kadar kitabı iki sene zarfında hıfz eyledi.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Giriş / Sonraki Risale: Barla Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

avdet : dönüş, dönme
bilhassa : özellikle
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
din-i İslâm : İslâm dini
felsefe-i tabiiye : yaratılışı ve herşeyi tabiata dayandıran felsefe
fen : ilim
fıtraten : yaratılış itibarıyla
Genç Said : Bediüzzaman Said Nursî
harekât : hareketler, davranışlar
hilâf-ı Kur’ân : Kur’ân’a aykırı, zıt
hürmet : saygı
hürriyet : serbestlik
hürriyet-i meşrua : İslâm şeriatinin insanlara sunduğu özgürlük
ilm-i kelâm : kelâm ilmi; iman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan ilim dalı
iltifat : iyilik ve güzellikle muamele etme
istibdad-ı mutlak : hiç bir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlük
kayıt : sınırlama
malumât : bilgiler
mantık (ilmi) : doğru düşünmenin usûl ve kurallarını gösteren ilim dalı
medeniyet : uygarlık
Molla Said : Bediüzzaman Said Nursî
müşahede edilme : gözlemlenme
mütalâa etme : inceleme; bir konu üzerinde araştırma yaparak değerlendirmelerde bulunma
nahiv (ilmi) : Arapça’da cümle bilgisini inceleyen ilim dalı
nam : ad
safha : merhale, aşama
Said : Bediüzzaman Said Nursî
sarf (ilmi) : Arapça kelime yapısını ve türevlerini inceleyen ilim dalı
serbestiyet : serbestlik, özgürlük
sinn-i bülûğ : ergenlik yaşı
sünuhat : birden hatıra gelen, içe doğan şeyler
şek : şüphe
taarruz : saldırı, hücum
tahdit etme : sınırlama
tahdit olunma : sınırlanma
tâzim : saygı gösterme
tefsir (ilmi) : Kur’ân tefsiri; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan bilim dalı
teşrif : şeref verme
tetkik : inceleme, araştırma
ulûm-u âliye (آلِيَه) : âlet ilimleri; ulûm-u âliye, yani yüksek ilimlere ulaşma maksadıyla tahsil edilen ilimler
ulûm-u âliye (عَالِيَه) : yüce ve yüksek ilimler; Kur’an, hadis ve fıkıh gibi yüksek ilimler
üstad : bir ilim ve san’at alanında bilgi ve söz sahibi olan âlim
vârid olma : meydana gelme, ortaya çıkma
vâsıl olma : ulaşma, kavuşma
vaziyet : durum
zarfında : içinde, sırasında
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
Yükleniyor...