“Peki, ya siyasî menfaat kasdı var mı acaba? Hayır, bu yok. Ehl-i vukuf da bu maksadı görmemiş. Savcı da bunu diyemiyor. Peki, amma madem ki siyasî menfaat kastı yokmuş, bu pîr-i fânînin şahsı, cüssesi, bedeni ne ki, dünyadan ne bekliyor ki nüfuz temin etmek istesin?

“Savcı, ‘Ben orasını bilmem’ diyor. ‘İstiyor işte.’ Hem bunu böylece bilirkişiler de söylüyorlar.

“Peki, nasıl yaptı bu işleri bu Müslüman?

“A. Dini, dinî hissiyatı ve dince mukaddes tanılan şeyleri âlet etmek suretiyle.

“Nedir bu mukaddes tanılan şeyler? İslâm dini, Müslümanlık hisleri, Allah kelimesinin kalbdeki haşyeti, Kur’ân, tefsir... Demek savcı bunları biliyor. Bunların mukaddesat olduğuna inanıyor.

“Peki, amma bunları bilmek, inanmak ve sonra söylemek âlet etmek midir? Evet, dâvâyı açan savcıya göre âlet etmektir. Öyleyse savcı da bunları âlet ediyor, hem de siyasî bir kanuna âlet ediyor, hem de bir Müslümanı mahkûm ettirmek için âlet ediyor. Şu halde o da 163’üncü maddeye göre suç işlemiyor mu?

“ ‘Hayır’ der savcı. ‘Ben propaganda yapmıyorum. O propaganda ve telkin yaptı.’ Ne dedi peki? Şunları söyledi:

“ ‘... Bu zamanda, zındıka dalâleti İslâmiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin plânıyla şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuş yolunu genişlettirmeye çalışarak, çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar; belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.’

“Peki, yalan mı bunlar? Fuhşu teşvik ve nikâhı imha eden fâhişeler gürûhu inkâr mı ediliyor? Gizli ve âşikâr fuhuşla ve devlet eliyle mücadele yok mu? Ceza Kanunu, Fuhuşla Mücadele Nizamnâmesi ve Ahlâk Zabıtası bunlarla geceli gündüzlü mücadele etmiyor mu?

“Var, var amma ‘Buna biz karışırız, Allah ne karışır?’ diyor savcı. Peki, böyle desin. Desin amma kanun, zabıta ve savcı, suç işlendikten sonra işleyeni ve işleteni yakalıyor. Yani iş olup bittikten sonra, namus pâyimal olup adam öldükten sonra... Daha evvel tedbir almaya kanunen imkân yok; fakat dinen buna imkân var: Allah korkusu ve din. Bu korku sayesinde her türlü rezaletin önü alınabileceğini bildiriyor. İslâm dini bunu emrediyor. Tedbiri evvelden alın diyor. Nasıl?..
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âşikâr : apaçık, açıktan
cüsse : fiziksel yapı, beden
dalâlet : hak ve doğru yoldan sapkınlık, inançsızlık
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i iman : mü’minler; Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye inanan kimseler
fâhişeler gürûhu : namusunu koruyamayan iffetsiz, hayasız kadınlar topluluğu
fırka : kısım, bölük
fuhuş : çok çirkin ve ahlâksız işler, hayasızlık
haşyet : korku, ürperti
hissiyat : hisler, duygular
imha : yok etme, ortadan kaldırma
kanunen : yasal olarak
kebâir : büyük günahlar
mahkûm ettirme : cezalandırma
muharebe : savaş, savaşma
mukaddes : kutsal
mukaddesat : kutsal olan şeyler, yüce değerler
nefis/nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
nikâh : iman ve Kur'ân esaslarına uygun evlenme
nüfuz : etkinlik, tesir
pâyimal olma : ayaklar altına alınma, çiğnenme
pîr-i fânî : pek yaşlı ve zayıf adam, dünyayı terk etmiş ihtiyar
rezalet : rezillik, alçaklık
saadet : mutluluk, huzur
suret : şekil, biçim
taarruz : hücum, saldırma
telkin : bir fikir ve düşünceyi anlatma, zihinde yer ettirme
temin : sağlama, elde etme
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
Yükleniyor...