Çünkü, içine girdiği mabed öyle ulu bir mâbeddir ki, milyarlara sığmayan cemaatin hepsi aşk ve şevk, huşû ve istiğraklar içinde Hâlıkını zikrediyor. Yanık, tatlı ve güzel lisanları, şive, nâğme, ahenk ve besteleriyle bir ağızdan 1 سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ ِللّٰهِ وَلاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ diyorlar.

Risale-i Nur’un açtığı iman ve irfan ve Kur’ân yolunu takip eden, işte böyle muazzam ve muhteşem bir mâbede girer. Ve herkes de iman ve irfanı, feyiz ve ihlâsı nisbetinde feyizyâb olur.

Edebî cephesi:

Eskiden beri, lâfız ve mânâ, üslûp ve muhteva bakımından, edipler ve şairler, mütefekkirler ve âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan bazıları, sadece üslûp ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek, mânâyı ifadeye feda etmişlerdir. Ve bu hal de kendini en çok şiirde gösterir.

Diğer zümre ise, en çok mânâ ve muhtevaya ehemmiyet vererek, özü söze kurban etmemişlerdir.

Artık Bediüzzaman gibi büyük bir mütefekkirin edebî cephesi, bu küçük mukaddeme ile kolayca anlaşılır sanırım. Zira Üstad o kıymetli ve bereketli ömrünü, kulaklarda kalacak olan sözlerin tanzim ve tertibiyle değil, bilâkis kalblerde, ruhlarda, vicdan ve fikirlerde kudsî bir ideal halinde insanlıkla beraber yaşayacak olan din hissinin, iman şuurunun, ahlâk ve fazilet mefhumunun asırlara, nesillere telkiniyle meşgul olan bir dâhidir. Artık bu kadar ulvî bir gayenin tahakkuku için candan ve cihandan geçen bir mücahid, pek tabiîdir ki, fâni şekillerle meşgul olamaz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Ve Allah’a hamdolsun Allah’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Allah yüceler yücesidir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: Giriş
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

asır : yüzyıl
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
bilâkis : aksine, tersine
dâhi : son derece zeki kimse; dehâ ve hikmet sahibi
edebî cephe : edebiyat ile ilgili yön
edip : edebiyatçı
ehemmiyet : önem
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’a ait sınırsız güzellikteki isimler
fazilet : güzel ahlâk, mânevî değer, erdem
feyiz : ilham, bolluk, bereket
feyizyâb olma : feyiz alma, manevî yönden büyük kazançlar elde etme
hakkalyakîn : bizzat yaşanarak elde edilen kesin bilgi
Hâlık : herşeyin yaratıcısı olan Allah
huşû : korkuyla karışık sevgiden gelen edepli hâl
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
irfan : varlıklarda gizli olan hakikatlere tefekkür, keşif ve ilham yoluyla vâkıf olma
istiğrak : Allah aşkıyla kendinden geçme
kafiye : kelime sonlarındaki kelime ve mânâ uygunluğu
kemal-i vecd : tam bir coşku
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes
lâfız : ifade, söz
mâbed : ibadet edilen yer
mefhum : kavram
muazzam : çok büyük ve yüce olan
muhteva : içerik
mukaddeme : bir kitabın başında bulunan başlangıç ve giriş bölümü
mütefekkir : düşünür, bilgin
nağme : ahenk, güzel ses
nisbetinde : oranında
sıfât-ı ulyâ : çok yüce sıfatlar, vasıflar
şive : lehçe, aynı dilin ayrı kullanışlarından herbiri
şuur : bilinç, anlayış, idrak
tanzim ve tertip : düzenleme, belli bir sisteme göre düzene koyma
tecellî etme : belirme, görünme, yansıma
telkin : zihinde yer ettirme, aşılama
ulu : yüce
ulvî : yüce, büyük
üslûp : tarz
Üstad : bir ilim ve san’at alanında bilgi ve söz sahibi olan âlim; Bediüzzaman Said Nursî
vezin : şiirdeki mısralar arasında bulunan ortak ölçü
zira : çünkü
zümre : grup, topluluk
Yükleniyor...