31. Said Nursi’nin bir talebesi, Sad suresinin 9. ayetini, Bediüzzamana işaret edecek şekilde yorumlamaktadır.
Değerli Kardeşimiz;
Bediüzzaman Hazretlerinin bir talebesinin yaptığı bu yorum, bütün alimlerin kabul ettiği işari tefsir çerçevesinde cereyan etmektedir. Her insan hak din ve hidayet üzeredir ya da batıl din ve dalalet üzeredir. Bediüzzaman Hazretlerinin hak din ve hidayet üzerinde olduğunu, bir ayetin işarî manasından bir istihraç yapması, eskiden beri cari olan işari tefsir geleneğine uygundur.
Hz. Peygamber (asm)’in getirdiği İslam dininin bütün dinlere üstün bir din olması iki manaya gelir:
Birincisi: Kur’an’ın hak ve hakikat olan bütün hüküm ve ifadelerinin, diğer dinlerden daha kuvvetli delillere sahip olduğu anlamına gelir.
İkincisi: İslam dininin yaptığı fütuhatla, sosyal hayatın akışı içerisinde en yüksek bir konumda olması olarak yorumlanabilir.
Bu iki hususun da gerçekleşmesi ancak bazı sebepler dahilinde söz konusudur. Birinci şıktaki, Kur’an’ın hakikatlerinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren binlerce tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve tasavvufî eserlerdir. Bu asırda ise, o büyük zatların yolunu takip eden Bediüzzaman Hazretlerinin telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı’dır ki, aynı görevi yaparak, Kur’an’ın “sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu dünyaya ispat” etmiştir.
İkinci şıktaki üstünlüğü, İslam kahramanlarından meydana gelen İslam ordularının cihadlarıyla tahakkuk etmiştir. Ahir zamanda, fikir ve kalemle, “Kur’an’ın keskin burhan kılıçlarıyla” yapılan manevî cihadı -bir zamanlar- tek başına omuzlayan Bediüzzaman Hazretlerinin bu gayretlerinin, ileride büyük fütuhatlara vesile olacağı bugünden bellidir.
Şimdi bu güzel manayı ifade etmek için, bir talebesinin samimi ifadeleri nerede!.. Bu ifadenin önünü arkasını kırparak ve şeytanın bile aklına gelmeyen bir hezeyanla, konuyu peygamberlik vasfıyla karıştırmaya, zihinleri bulandırmaya çalışanların kirli ve çirkin bakışı nerede!..
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü