8. “Risalelerde, İslami ilimlerden ne kadar uzak açıklamalar yapıldığını gösteren bir örnek şu ifadedir: 'Nerede Türk varsa Müslüman’dır, Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır…' ”
Değerli Kardeşimiz;
Bu iddiaya cevap vermeden evvel, iddiayı analiz edelim. Bir iddianın kıymeti, amacına göre belirlenir. Bir iddiada, iddia sahibi hakikaten halis bir niyet ile iddiada bulunuyorsa -üslubu maksadı aşsa da- iddia dikkate alınıp, niyete saygı gösterilir. Bu iddianın arkasında bu halis niyeti göremiyoruz.
İkinci olarak; itirazcı kişi, Bediüzzaman Hazretlerinin “İslam’dan çıkan Türkler Türklükten çıkmıştır.” manasına gelen ifadesini, oldukça hatalı bir yoruma tabi tutmuştur. Sanki bu ifadeyle, din olgusu bir ırka bağlı kılınmış gibi yorumlanmış ve “Bir ırka mensup olmak imanı gerektirmediği gibi, iman etmeyen birinin de, o ırkın içerisinden çıkamayacağı” yargısına yer vermiştir.
Hâlbuki, Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadeden maksadı şudur: “Topluluk halinde yaşayan Türkler İslam’ı kabul ettikten sonra, genel olarak hep Müslüman kalmışlar. Müslümanlıktan çıkanlar ise Türklüklerini de unutmuşlardır.” Yani “Türklükten çıkar” ifadesi, dinden çıkanların kendilerini Türk ırkından çıkaracakları anlamına gelmez. Böyle bir varsayım, bir çocuğun bile aklından geçebileceğine ihtimal vermiyoruz. Bediüzzaman Hazretlerinin, aşağıdaki ifadelerine bakan her insaf sahibi, bunun ne anlama geldiğini kolaylıkla anlar:
“CÂ-YI DİKKAT BİR HAL: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır. Sair unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki, küçük unsurlarda dahi hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var." (1).
Bugün Macarlar ve Bulgarlar kendilerini Türk olarak değil, Macar ve Bulgar olarak anarlar. Bediüzzaman Hazretleri, “Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler” ifadesiyle, Türklerden dinden çıkanların da ve hiç Müslüman olmayanların da olduğunu kabul ediyor. Vurgulanmak istenen husus, genel olarak Türklerin, Türklük kimliklerini İslam’la muhafaza ettikleridir. Hâlbuki Araplardan, Arapçılığı din dışında da koruyanlar vardır.
Bediüzzaman’ın bu vurgulu ifadelerle amacı, ırkçılıkla zehirlenen gençleri İslam çizgisinde tutmaktır. Maalesef zaman içerisinde ırkçılık yüzünden birçok insanımız dinden uzaklaşmış ve dini, Araplara mahsus bir din gibi algılamıştır. Eğer Bediüzzaman Hazretlerinin bu gayretleri olmasaydı, pek çok insan ırkçılık yüzünden İslam dininden uzaklaşacaktı.
Son olarak, Bediüzzaman Hazretleri böyle bir ifadeyi niçin kullanmıştır? Onun maksadına bakmak gerekmez mi? Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra, yerine geçen İttihat ve Terakki zümresinin uzantısı olan kadrolar, İslam dinini ortadan kaldırmak istiyor ve bunu da ulusalcılık, Türkçülük perdesi altında yapıyorlardı. Yani Türkçülüğü İslam’la bağdaşmaz bir olgu olarak lanse ediyor ve gençlere Türkçülüğü aşılayarak, İslam’dan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. İşte böyle bir dönemde, Bediüzzaman, ulusalcılık ve Türkçülükle okşanmış olan gençlerin imanlarını korumak için onlara özetle diyor ki:
“Ey Türk kardeş! Bilhâssa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş (kaynaşmış). Ondan kabil-i tefrik (ayrılması kabul edilebilir) değil. Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mazideki mefahirin (iftihar ettiklerin), İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefahir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefahiri kalbinden silme!” (2)
Şimdi acaba, Kur’an’a, imana hizmet ile, gençlerin imanlarını kurtarmaya çalışmaktan başka bir maksadı olmayan Bediüzzaman Hazretlerinin, bir manevi cihat anlayışı içerisinde söylediği bu sözlerini, kendi indî, keyfî, garazkâr ve de ön yargılı yaklaşımıyla çürütmeye çalışan bir kimsenin, bununla hak ve hakikate hizmet ettiğini söylemek mümkün mü? Bunun kime ne faydası vardır. Buradaki iddia tek başına, bu videoyu hazırlayanların amacını ortaya koymak için yeterlidir.
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Üçüncü Mebhas.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar