81. "Nurcular, öldükten sonra Risale-i Nur ile hesap vereceklerini sanıyorlar!.."
Değerli Kardeşimiz;
Müfterinin iftiralarına maddeler halinde kısa cevap verelim:
a. “Nurcular öldükten sonra Risale-i Nur’la hesap vereceklerini sanıyorlar!..” ifadesi tam bir iftiradır. Doğrusu şudur:
Risale-i Nur talebeleri tahkiki iman dersleri sayesinde inşallah imanla kabre girecekler ve Nekir-Münker’in suallerine Risale-i Nur’la cevap verecekler. Çünkü kabirde imandan sorulur, Allah’tan ve Hz. Peygamber (asm)’den soru sorulur. Risale-i Nur’un asıl ders verdiği hususlar zaten bunlardır. Dolayısıyla bu suallere karşı daha kolay cevap verirler inşallah.
b. İddiacı “Nur şakirdlerinin Said Nursi’ye ve Risale-i Nurlara olan imanları öyle kuvvetlidir ki,..” ifadesiyle, Nur talebelerinin Bediüzzaman Hazretlerine ve Risale-i Nur’a iman etmek gibi çok çirkin bir düşünceyi ima ederek iftira etmektedir.
Doğrusu şudur: Nur talebeleri, Üstatlarından ve Risale-i Nur’dan aldıkları tahkiki iman dersiyle, çok kuvvetli bir imana sahiptirler.
c. İddiacının “Nurcular öldükten sonra meleklerin kendilerine Risale-i Nur’dan soru soracaklarını zannetmektedir...” şeklindeki sözleri ön yargıdan kaynaklanan bir düzmecedir .
Doğrusu şudur: Bediüzzaman Hazretleri, “Rabbin kimdir, peygamberin kimdir?..” şeklinde kabirde sorulan iman esaslarıyla ilgili suallere karşı, Nur talebelerinin hayatları boyunca Risale-i Nur’dan aldıkları tahkiki iman dersleri sayesinde, cevaba muktedir olacaklarını ümit ediyor ve bu konuda Allah’ın yardım etmesi için dua ediyor...
d. İddiacının “İşte Nurcular bunun gibi uydurmalara inandıklarından, Kur’an’dan çok, Risale-i Nur’u okumaktadırlar.” şeklindeki iftirası, asrın müceddidi ve onun talebelerine karşı beslediği kin ve hasedin dışa vurmasıdır.
Doğrusu şudur: Nur talebeleri, Kur’an’ın hakikatlerini eşsiz bir tarzda ortaya koyan Risale-i Nur Külliyatı’ndan aldıkları tahkiki iman dersleriyle hak ve hakikatin yolunu takip etmektedirler. Bugün yeryüzünde belki Nur talebelerinden daha fazla Kur’an okuyan başka bir cemaat yoktur. Nur talebelerinin günlük Kur’an hatimleri binleri, belki de yüz binleri geçmektedir.
Bugün cemaati içerisinde bulunanların pek çoğu, Kur’an’ı Nur dairesine girdikten sonra öğrenmiştir.
Risale-i Nur Kur’an’ın manevi bir tefsiri ve Kur’an’dan mülhem bir mucizesi olduğundan, onu okuyan Nur talebeleri zaten bu nur dersleriyle de -Kur’an’ın lafzı olmasa da- onun hakikatlerini okuyor ve müzakere ediyorlar.
Bu sebepledir ki, Nur talebeleri genellikle avamla değil -iman ve Kur’an’ın hakikatleri konusunda- hocalarla kıyaslanıyorlar. Halk onları öyle görüyor...
İftiracının,
“Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, şahitler de: ‘İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir.’ diyecekler. Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir!” (Hud, 11/18)
mealindeki ayetin manasını, birçoğu hayatlarını Kur’an ve iman hizmetine vakfeden Nur talebelerine tatbik etmesi, arş-ı ilahiyi titreten bir hezeyan-ı müfteriyânedir.
Biz aynı üslubu kullanamayız. Bediüzzaman, kendisini diyar diyar sürgün edenlere, zindanlara atanlara, zehirleyenlere hakkını helal etmiş ve ıslahları için dua etmiştir. Biz de bundan farklı hareket edemeyiz. Allah ıslah etsin diyoruz.
Unutmayalım, ahiret yakındır. Her şey apaçık ortaya çıkacaktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü