Bazıları Said Nursi'nin Toptaşı tımarhanesinden deli raporu aldığını yazıyor; böyle bir rapor gerçekten var mı?
Değerli Kardeşimiz;
"Dördüncüsü: 'Zihnim perişandır.' demişim. Halbuki bu cümleden maksadım, kuvve-i hafızama nisyan tareyanını ve zihnimdeki sıkıntıyı ve tabiatımdaki tevahhuş muraddır. Hiçbir divane 'Ben divaneyim.' demediği için, benim cinnetime nasıl delil olabilir?"
"Hem de "İzhar"dan sonra üç mah ders gördüğümü söylemiştim. İki cihetle şu söz şüpheyi davet eder: Ya hilaftır, halbuki ekser Kürdistan bunun sıdkını bilir; ya doğru olduğu halde, ya sen ey doktor, dediğin gibi, temeddüh ve gurur misillû bir unsur-u cinneti îma eder."
"Buna cevap: Bir rical-i devletin sualine karşı cevab-ı savab vermek istemekliğimdir; eğer ki, temeddühü istilzam etmiş."
"Şimdi şuurumda şüpheniz kalmadığı vakit fikrimde şüpheniz vardır zannediyorum. Edna bir muhakeme ile bu şüphe zail olabilir."
"Zira gayet serbest vahşi Kürdlerden olan bir adam, elmas gibi millete bir sadakat ve cevher gibi bir fikr-i âlî sahibi olmadığı halde, nasıl bu zamanda bu kadar alâmet-i farika ile hile ve fikr-i fasidini saklayabilir? Bence hile terk-i hiledir. Demek herkese müreccah ve safî bir sadakati kalbden hissetmiş de bu gunâ ahvalde bulunmuş."(1)
Üstad Hazretleri, kısa bir süreliğine, Osmanlı bürokrasisinin azizliğine uğrayarak tımarhaneye atılmıştır. Bu bahis; doktor ile Üstad Hazretleri arasında geçen ilginç bir diyalogdur. Onların mecnunluk isnadına karşı Üstad Hazretlerinin bir müdafaasıdır.
Üstad Hazretlerine “Zihnim perişandır” sözüne dayanarak delilik isnat ediliyor. Üstad Hazretleri de bu sözün ne maksatla söylendiğini ve ne manaya geldiğini izah ederek sözünü açıklıyor. Hiçbir kimse "ben deliyim" demeyeceğine göre, bu sözümden beni deli ilan edemezsiniz diyor. "Perişan" ifadesindeki maksadı ise; unutkanlık ve sosyal fobi olarak izah ediyor.
Üstad Hazretlerinde fıtri olarak merdümgirizlik, yani insanların teveccüh ve ilgisinden sıkılmak manası sürekli var olagelmiştir. Bu gibi halleri ifade etmek için; "zihnim ve halim perişandır" diyor. Üstad Hazretlerinin o dönemlerdeki ifadeleri gayet mücerret ve muğlak olduğu için bazen şerh ve tevil istiyor. Bahsin devamında meseleye şu şekilde işaret ediliyor:
"Ey, şu kelâmıma nazar eden zevât! Eğer kelâmımda dokunacak veya sizin zayıf midenizde hazm olunmayacak sözler bulunursa mâzur tutunuz. Çünkü divanelik zamanında söylemişimdir. Muhitim o zaman tımarhanenin duvarları idi. Muhitin tesiri müsellemdir. Zira (...) ümmi ve vahşi yani hür, Türkçe iyi bilmez bir Kürd bu kadar ifade-i meram edebilir. Vesselam..."(2)
Üç ay gibi kısa bir zaman diliminde ilim tahsil etmesini, deliliğe delil olarak takdim etmelerine mukabil, Üstad Hazretleri "Buna bütün Doğu uleması şahittir." diyerek onları şahitlerle ıskat ediyor. Yani eser ve şahitler ortada iken, bu sözümüz boşlukta kalmıyor ki; mizansızlığımıza ve muhakemesizliğimize vesika olsun. Şayet bunu açıktan zahiri bir şekilde izhar etsek, bu da övünme ve gururlanmaya kapı açar. Öyle ise basiret ve zekanızla sizin idrak etmeniz gerekir.
Türk milleti tarafından takdir ve tahsin edilen bir adama delilik isnat etmek, bir cihetle Türk milletine zımni hakaret sayılır. Bu basit muhakeme bile, onun zekavetine işaret etmeye yeterlidir.
Dipnotlar:
(1) bk. İçtimai Reçeteler, s. 68-72; Âsar-ı Bediyye, İki Mekteb-i Musibet, s.447.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar