İNANMAYANLAR İKİ ŞUBE
“Hakikî istib’ad, hakiki muhâlîyet ve akıldan uzaklık … küfür yolundadır ve dalâletin mesleğindedir.”(1)
Nur Külliyatı’nda küfür için şu ikili tasnif yapılır: Adem-i kabûl ve kabûl-ü adem.
Adem-i kabûl; kabûl etmemek, dinî meselelere ilgi duymamak, düşünmeden yaşamak, inanç konusu açıldığında da fazla bir yoruma gitmeden sadece inanmadığını ifade etmekle yetinmek, bunu şahsî bir görüş olarak benimseyip başkalarının inançlarına da karışmamaktır. Bediüzzaman Hazretleri, bu tip inançsızlık için: “Adem-i kabûl … bir cehildir, bir hükümsüzlüktür ve kolaydır.” der.(2).
İnanmayanların büyük çoğunluğu bu yolda giderler. Dünyanın geçici zevklerinin ve makamlarının peşinde koşmakla, özellikle sefahat ve işret ile sarhoş olan bu kesimin inkârları kolaydır. Nitekim Avrupa ülkelerinde iman ve İslam’dan söz etseniz çoğu kimse “Ben metafizik konulara ilgi duymuyorum.” diyerek konuşma yolunu kapar ve kendi işine devam eder, sizin inancınıza da karışmaz.
İkinci kısım olan kabûl-ü adem ise, “imanın zıddına bir yol açmak” olarak tarif ediliyor. Burada “inançsızlığını yahut yanlış inancını ispata zorlama, başkalarını da bu yola çekmek için gayret gösterme” söz konusudur. Bu yol hem zordur, hem de bu yola gidenler azınlıktadırlar. Maddeye ezelîyet verip her şeyi madde ile açıklamaya çalışan materyalistler ve her şeyin zaman içinde evrim geçirerek kendi kendine olduğunu iddia eden evrimciler bu ikinci gruba girerler.
İki yol arasındaki önemli farkı Üstad’ın “Bir harf kâtipsiz olmaz.” cümlesi üzerinde açıklamaya çalışalım:
Kâğıt üzerinde yazılmış bir kelime ve yanı başında bir kalem ve mürekkep okkası.
Adem-i kabûlcüler, yazıya da onu kimin yazdığına da hiç önem vermez ve bunları hiç düşünmeyerek sadece dünyevî zevk ve menfaatlerini takip ederler.
Kabûl-ü ademciler, kâtibi kabûl etmeyip “yazının kendi kendine meydana geldiğini” veya “o yazıyı kalemin yazdığını” yahut “mürekkebin uzun süre bekleyerek evrim geçirmesiyle kelime olduğunu” iddia ederler. Bu yanlış fikirlerini ispata zorlanır, başkalarını da kendi sapık fikirlerine davet ederler.
Bu yol çok zordur, akıl haricidir.
En kolay ve makul yol: Bu yazının bir kâtibi vardır. Kalem de mürekkep de onun emrindedir.
Kur’ân-ı Kerîmde, imansızlar için; “Onlar hayvanlar gibidirler. Belki tuttukları yol itibarıyla onlardan da aşağıdırlar.” (Furkan, 25/44) buyrulur.
Burada hayvanlara benzetilme, düşünmeden yaşama yönüyledir. Onlardan aşağı olmaları da küfür ve isyanları cihetiyledir. Hayvanlar âleminde isyan yoktur, hepsi kendine mahsus bir tespih ve ibâdet üzeredirler.
Âyetin bütün imansızlara şümulü olmakla birlikte, düşünmeden yaşamak “adem-i kabûlcüleri” daha çok hatırlatıyor.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Üçüncü Hakikat (Haşiye)
(2) bk. Şualar, Yedinci Şua.