"Sürgünden sürgüne, hapisten hapse dolaştırılan Bediüzzaman, nasıl 'hür adam' oluyor?" Diyenlere nasıl cevap verilebilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan olan insan için hürriyet, sadece bedene mahsus değildir. Hatta bedenin hürriyeti ve rahatı için çok insanlar fikirlerini ve ruhunu satıp düşüncelerine prangalar vurmuşlar. Onlar, bedenleri hürce dolaşırken ruhları ve fikirleri hapiste kalmış zavallılardır.

Hürriyeti, çarşı pazarda gezme, mesire yerlerinde piknik yapma olarak gören insanların gerçek hürriyet olan fikir ve ruh hürriyetini anlamasını beklemiyoruz.

Üstad Hazretleri, fikir ve ruhunun hürriyeti için, bedeninin hürriyet ve rahatını feda etmiş, cebir ve baskılara meydan okumuş gerçek bir ahrardır.

Cebir ve baskılara göğüs geremeyip, kalem ve dilini otoriteye kiralayan aydınlar, zahiren ve bedenen hürriyet içinde olsalar da gerçekte ya da kamu vicdanında mahpusturlar ve zavallıdırlar.

Üstad Hazretleri bu yüzden, hakiki bir "hür adam" hakiki bir hürriyetçidir. Allah’a iman ile itaat eden birisi, başkalarına asla boyun eğmez, onların tasallut ve baskılarına beş para değer vermez. İşte hakiki hürriyet budur.

Bu vesileyle Osman Yüksel Serdengeçti’nin Üstad için yazdığı makalesinin bir kısmını dikkatinize sunmak istiyorum:

Said Nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. Güngörmüş bir ihtiyar. Üç devir: Meşrutiyet, İttihad ve Terakki, Cumhuriyet. Bu üç devir, büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. Yıkılmayan kalmamış. Yalnız bir adam var; o ayakta... Şark yaylâlarından, güneşin doğduğu yerden İstanbul’a kadar gelen bir adam. İmanı, sıradağlar gibi muhkem. Bu adam, üç devrin şerirlerine karşı imanlı bağrını siper etmiş. Allah demiş, Peygamber demiş, başka birşey dememiş. Başı Ağrı Dağı kadar dik ve mağrur. Hiçbir zalim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. Kayalar gibi çetin, müthiş bir irade. Şimşekler gibi bir zekâ. İşte Said Nur! Divan-ı harpler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâplar, onun için kurulan idam sehpaları, sürgünler, bu müthiş adamı, bu mâneviyat adamını yolundan çevirememiş. O, bunlara imanından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesaretle karşı koymuş. Kur’ân-ı Kerîmde “İnanıyorsanız muhakkak üstünsünüz” (Âl-i İmran sûresi, âyet 139) buyuruluyor. Bu Allah kelâmı, sanki Said Nur’da tecellî etmiş.

Mahkemelerdeki müdafaalarını okuduk. Bu müdafaalar bir nefs müdafaası değildir, büyük bir dâvânın müdafaasıdır. Celâdet, cesaret, zekâ eseri, şaheseri...

Niçin Sokrat bu kadar büyüktür? Bir fikir uğruna hayatı hakîr gördüğü için değil mi? Said Nur en az bir Sokrat’tır; fakat İslâm düşmanları tarafından bir mürteci, bir softa diye takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek için ecnebî olmak gerek! O, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu.” (Tarihçe-i Hayat)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...