10. "Said Nursi çocukluğunda, ceviz gibi önemsiz bir şey için bile, çoktan ölmüş gitmiş olan Abdulkadir-i Geylani’den yardım dilemektedir. Hâlbuki, Allah’ın yapmaya kadir olduğu durumlarda, yardım sadece Allah’tan istenir."

Soru Detayı

"Said Nursi çocukluğunda, ceviz gibi önemsiz bir şey için bile, çoktan ölmüş gitmiş olan Abdulkadir-i Geylani’den yardım dilemektedir. Hâlbuki, Allah’ın yapmaya kadir olduğu durumlarda, yardım sadece Allah’tan istenir. Fatiha suresinde, 'Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz.' denilerek Allah’tan başkasından yardım istenilemeyeceği açıkça ifade edilmektedir."

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İddiacının “Ancak Allah’ın yapmaya kadir olduğu durumlarda, yardım sadece Allah’tan istenir.” şeklindeki sözleri, onun din ilimlerindeki seviyesini göstermesi açısından çok manidardır. Çünkü bu ifade, Allah’ın kadir olduğu şeyler yanında -haşa- kadir olmadığı şeylerin de var olduğunu iddia etmektedir ki, asıl şirk de budur. Başkasını şirke girmekle suçlarken, kazdıkları kuyuya kendileri düşme tehlikesinde olduklarını fark edememektedirler.

Evet, Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadesini dikkatle okumak gerekir:

"Gavs-ı Âzam gibi, memattan sonra hayat-ı Hızırîye yakın bir nevi hayata mazhar olan evliyalar vardır. Gavs'ın hususî İsm-i Âzamı, 'Yâ Hayy' olduğu sırrıyla, sair ehl-i kuburdan fazla hayata mazhar olduğu gibi, gayet meşhur, Mâruf-u Kerhî denilen bir kutb-u âzam ve Şeyh Hayâtü'l-Harrânî denilen bir kutb-u azîm, Hazret-i Gavs'tan sonra mematları hayatları gibidir. Beyne'l-evliya meşhur olmuştur." (Barla Lahikası, 261. Mektup.).

Bu zatların tasarruflarının “Beyne'l-evliya meşhur” olduğunu görmek için "Nefahatü'l-üns" kitabının 984. sahifesine bakmak gerekir.

Hz. Hızır da bir evliyadır.

Onun hayatı, bildiğimiz hayat mertebelerinden farklı olarak devam etmektedir. Hz. Hızır’ın bu hayat mertebesinde hayatına devam ettiğine pek çok evliyanın onunla yaşadıkları maceraları şahittir.

Ölümlerinden sonra, Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylanî, bir kutb-u azam olan Mâruf-u Kerhî ve bir kutb-u azim olan Şeyh Hayâtü'l-Harrânî gibi bazı evliyaların, Hz. Hızır’ın hayatına yakın bir hayatla hayatlarının ve tasarruflarının müşahede edildiğini belirten keşif ve keramet sahibi evliyaların bu müşahedelerini kabul etmemek için çok cahil, hatta echel olmak lazımdır. Bu zatların “gördük” dediklerini görmemelerine imkân var mı?

Kaldı ki, velilerin tasarrufu, yaratmaya ait olmayan işlerle ilgilidir. Onların Allah’a yalvarmasıyla bazı şeyler meydana gelebilir, Allah’ın izin ve inayetiyle, sevdiklerine yardım eder, onları himaye edebilirler.

Kur’an’la sabit olan koruyucu meleklerin varlığı Allah’a şirk anlamına gelmediği gibi, insanlık camiasının bir çeşit melekleri olan velilerin himaye ve korumaları da şirk anlamına gelmez.

Nitekim, Hz Enes’ten nakledildiğine göre Hz. Resulullah (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Yeryüzü hiçbir zaman -Halilu’r-Rahman’a benzeyen- kırk kişiden boş olmaz. İnsanlar bunlar sayesinde yağmura nail olur, bunlar sayesinde yardıma mazhar olup zaferlere ulaşır. Bunlardan bir tanesi öldüğü zaman, Allah onun yerine başkasını yerleştirir.”

“Katade demiş ki, Hasan-ı Basrî’nin bunlardan bir olduğuna zerre kadar şüphemiz yoktur.”

Taberanî’nin "el-Evsat"ta rivayet ettiği bu hadisin senedi hasendir (sağlamdır).(bk. Mecmau’z-Zevaid, H. No: 16674.).

"Ölmüş gitmiş bir insan nasıl yardım eder?" denilmektedir. Bu cümlenin zıt manası şudur: Ölmemiş insanlar yardım edebilirler. Peki, bu şirk olmuyor mu?

Diğer yandan, ölen adam, yok olmuyor, sadece elbise olan bedenini değiştirmiştir. Ruh ebedidir ve ölmez. Ruh âdeta melekleşir ve yardım etmesi daha da kolaylaşır. Nitekim melekler insanlara yardım ederler. İnsan ise melekten üstündür.

Mesela, şehitlerin efendisi olan Hazreti Hamza, şehit olduktan sonra, kendisine sığınanlara yardım ettiği, evindeki günlük işlere yardımda bulunduğu birçok rivayetle sabittir.

Gelelim işin bir diğer boyutuna. Ağır bir yükü kaldırırken, aciz kaldığımız zaman birisinden yardım isteriz ve kişi de yardım eder, işimiz de olur. Yukarıdaki iddiaya göre bu bir şirktir. Keza paraya ihtiyacımız vardır ve birinden yardım isteriz, kişi de para verir. Buna ne diyeceğiz? Cevabını bilmediğimiz bir sorunun cevabını almak için hocadan yardım isteriz. Hocam şu soruyu çözemedim, yardım eder misiniz, demek de şirk midir?

Eğer bunlar birer şirk ise, yeryüzünde muvahhid kalmadı demektir. Efendimiz (asm) savaşlarda sahabeden yardım istemiştir. Yahudilerden bile borç almıştır.

Madem her şeyi Allah’tan isteyeceğiz, neden patronun kapısına gidip iş, alimin dizinin dibinde oturup ilim, devlet kapısında istihdam, fırından ekmek, kasaptan et istiyoruz?

Hâlbuki, bütün bunlar dinen doğrudur ve Allah yardımlaşmayı emretmektedir. Olması gereken şey şudur. Her şeyi yaratan Allah’tır, bunlar sadece birer vesiledir. Bana yardım edenler de gücünü ve kuvvetini Allah’tan almaktadır. Dolayısı ile yardım eden ancak ve ancak Allah’tır. İşte bu itikat olduktan sonra, yukarıda saydıklarımızın hiçbirisi şirk olmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

- "Tevessül", "gavslık", "gizli vahiy" gibi konularda gelen itirazlara nasıl cevap verebiliriz?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 23.708
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muhammed___
Bu iddiayı yine bir temsil yoluyla çürütebiliriz: Bir gencin paraya(harçlık) ihtiyacı olduğunda "ya rabbi bana biraz harçlık ver"demez. Derse saçmalamış olur.Üstad da gerek çocukluğundaki cevizi olsun ister ilmi bir müşkilat olsun manevi babası olan adı geçen hazretten istemiştir.bunda hiç bir beis yoktur.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kamuran

Evvela hakiki tasarruf ve kabul makamının Allah olduğunu, sebeplerin ve vesilelerin buna sadece bir bahane ve perde olduklarını iyi bileceğiz. Allah istemedikçe hiçbir şey vuku bulmaz; ne evliyalar himmet edebilir ne de melekler yardım edebilir. Üstad Hazretleri bu gerçeği şöyle ifade ediyor:

''İ'lem eyyühe'l-aziz! Velilerin himmetleri, imdatları, manevi fiilleriyle feyiz vermeleri hali veya fiili bir duadır. Hadi, Muğis, Muin, ancak Allah'tır..." mesnevi-i nuriye

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Murat Dönmez
Evet, Risale - i Nur ' a hücum edenler, vaktiyle kefenini boynuna takınmalı ve rezalete bürünmeli ve manevi cehenneme dünyada girmeyi göze almalı
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...