16. Said Nursi; “Allah’ın ilk yarattığı şey benim nurumdur.” ifadesini bir hadis olarak rivayet etmektedir. Hâlbuki bu ifade sadece bir uydurmadır, hadis değildir.
Değerli Kardeşimiz;
Bir rivayette Hz. Cabir anlatıyor:
“Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, Allah'ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum. Şöyle buyurdu:
“Ey Cabir! Her şeyden önce Allah'ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah'ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı?..”
“Allah mahlukları yaratmak istediği vakit, bu nuru dört parçaya ayırdı. Birinci parçasından kalemi, ikinci parçasından Levhi (Levh-i Mahfuz), üçüncü parçasından Arş'ı yarattı.”
“Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü: Birinci parçadan Hamele-i Arşı (Arşın taşıyıcılarını), ikinci parçadan Kürsi'yi, üçüncü parçadan diğer melekleri yarattı.”
“Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü: Birinci parçadan gökleri, ikinci parçadan yerleri, üçüncü parçadan cennet ve cehennemi yarattı.”
“Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü: Birinci parçadan müminlerin basiret nurunu / iman şuurunu, ikinci parçadan mârifetullahtan ibaret olan kalplerinin nurunu, üçüncü parçadan tevhitten ibaret olan ünsiyet nurunu (La ilahe illallah Muhammedu’r-Resulüllah nurunu) yarattı.”(1).
Halk arasında hadis olarak bilinen rivayetlerin, hadis olup olmadığını tahlil etmek üzere eserini kaleme alan Aclunî, bu hadis rivayetini hiç eleştirmemesi, -göz önünde bulundurulması gereken- önemli bir noktadır.
Hz. Muhammed (asm)’in nurunun yaratılması meselesini, Hristiyanların aşağıdaki düşüncelerinden alındığını iddia etmek yanlış bir karşılaştırma olduğu kadar, İslam alimlerine karşı da büyük bir saygısızlıktır.
Hz. Muhammed (asm)’i kulluk sınırının dışına çıkarmayan ve o sınır çerçevesinde ona karşı saygılarını arz eden Ehl-i sünnet âlimlerinin hadis olarak bildikleri ve hadis olarak rivayet ettikleri bazı hadisleri -velev ki zayıf dahi olsa- Hristiyanların şirk dolu inançlarıyla kıyaslamak çok çirkin bir mülahazadır. Bu düşünce aslında bazı müfrit Vehhabilerin cehaletinin izlenimlerini de veriyor.
Nitekim, yakın bir zamanda, onlardan biri hutbede “Hz. Peygamberin kabirdeki cesedinin benim bu değneğim kadar bile bir değeri yoktur.” diyerek haddini aşmış ve -ister istemez- görevden alınmıştı.
(1) bk. Aclunî, I/265-266.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü