Aile toplantıları veya benzeri yerlerde, bir türlü dini ve imani sohbet konularına giremiyorum, ne tavsiye edersiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanlara iyilik ve güzellikleri anlatmanın iki şekli vardır. Biri, lisan-ı hal ile anlatmak yani güzellik ve iyilikleri yaşayarak üzerinde ilan etmektir. Bu yol, tesir bakımından en tesirli anlatma şeklidir. Bu manayı güzel tasvir bakımından yaşanmış ve latif bir hikâye ile anlatalım.

Bir kadının oğlu çok bal yermiş. Kadın ne yapmış ise çocuğu bal yemekten vazgeçirememiş. En sonunda İmam Azam'dan yardım (dua) istemeye gitmiş. Durumu İmamı Azam'a izah etmiş. İmam Azam, kadına kırk gün sonra gelmelerini söylemiş. Kırk gün sonra kadın, oğlunu da alarak İmam Azam'a gelmiş. İmam Azam çocuğa: “Evladım, baldan çok fazla yeme” diye söylemiş. Kadın biraz öfkeli bir şekilde İmam Azam'a: “Be hocam kırk gün bunu demek için mi beklettin” diye çıkışmış. İmam Azam ise: "Siz ilk geldiğiniz sırada ben de bal yemiştim. Kırk günden bu yana ise bal yemedim. Ta ki nasihatim tesir etsin" demiş. 0ndan sonra çocuk, İmamın tavsiyesine uyarak aşırı bal yeme adetini bırakmış.

İmam Azam Efendimiz burada hâl dili ile anlatmanın gücünü gösteriyor.

Tebliğin diğer şekli ise, hakkı ve hakikati güzel bir lisan ile ve hikmete uygun bir şekilde anlatmaktır. Bunu yaparken de şu hususlara dikkat etmek lazım:

• Hak ve güzelliklere vakıf olmak. Yani hak ve hakikatleri tam manası ile idrak edip ihata etmektir. Zira güzellikleri idrak ve ihata edemeyen, başkasına aktaramaz. Bunun için talim, tebliğden önce gelir. İlimde ne kadar olgun olunursa, karşıya aktarmada da o kadar olgun ve verimli olunur.

• Tebliğ edeceğimiz kişinin haline mutabık hitap etmek. Ve ona uygun bir üslup kullanmak. Bazen sert, bazen yumuşak bir üslup, bazen detaylı, bazen hulasa, bazen ilmi, bazen avami; yani muhatabın haline uygun tarzı seçmek. Şayet bu donanıma ve derinliğe henüz kavuşmamış isek, en azından kavuşanlara götürmek de bir tebliğ vasıtasıdır.

• Bizim vazifemiz en kâmil manada tebliğ etmektir. Hidayet ise Allah’tandır. Neticeyi tayin etmek bizim vazifemiz değildir. Onun için tebliğ ettiğimiz halde, müsbet karşılık alamamamız bizi ümitsizliğe düşürmemelidir.

• Biz daima Risale-i Nur'u adres göstermeliyiz ve ona teşvik etmeliyiz. Mümkün mertebe hak ve hakikatleri Risale-i Nur'un dili ilan etmeliyiz. Zira bu asrın yaralarına en tesirli merhem Risale-i Nurlardır.

Tebliğ ve irşad kolay bir iş değildir; peygamberlerle temsil edilen bir meslek ve onların beş sıfatından biridir. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) ümmeti olarak Allah bizleri de bu şeref ile onurlandırmıştır. Her asrın bir hizmet metodu vardır. Bu asırda ise daha ziyade, "Kavl-i leyyin, tavr-ı leyyin" diye ifade edilen yumuşak bir üslup, incitmeyen bir tavır ve sevdiren bir ilgi ile yaklaşmak gerekmektedir.

Neyi anlatacağımızdan daha önemli olanı, nasıl anlatacağımızın ön plana çıktığı bir asırda yaşamaktayız. İşi tartışmaya, ben haklıyım, sen haksızsın pozisyonuna çekmeden, yalnız Allah rızası için, uygun bir zaman, mekân ve üsupla ifade etmek daha mühimdir.

Evet, uygun bir zaman dedik, çünkü zamansız yapılan teklifler, olgunlaşmayan meyveler gibi acı bir tesir yapabilir. Diğer taraftan, alt yapısı hazırlanmadan, samimi ve yakın bir ilişki kurulmadan yapılan sohbetler ve teklifler yine neticesiz kalabilir. İmani ve itikadi meseleleri ilk sıraya koymak, ortak mevzular üzerinde konuşarak, zamanla farklılıklara, yeri geldikçe girmek ve tatmin eden bir yaklaşımla ifade etmenin daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 9.382
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...