Günahkâr insanın hizmette yeri nedir? Rabbim hizmet etme imkânı bahşetmiş; ama işlediğim büyük günahları hatırladıkça utanıyor, ben bu nezih ortama göre değilim, diyorum. Bu tavrım doğru mu?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvelâ; İslam dininde nasıl insanın kendi amellerine güvenip, "bu beni kurtarır, bana yeter" demesi manevî bir sapkınlık ve gurur ise, aynı şekilde "ben affa uğramam, benden adam olmaz" deyip bütün bütün ümidi kesmek de sapkınlık ve yanlıştır. Bu sebeple Mümin ne amellerine güvenecek, ne de ümitsizliğe kapılacak. Orta yol olan ümit ve korku içinde olmaktır. Gurur ifrattır, yeis yani ümitsizlik ise tefrittir. Orta ve makbul olan yol ümit ve korku içinde olmaktır.

İkincisi, insan ne kadar büyük bir günah işlemiş de olsa, hatta kâfir ve ateist de olsa tövbe ve istiğfar ettiği zaman, Allah’ın af ve rahmet kapısı açıktır. Yeter ki kul, pişman olsun, samimi bir şekilde tövbe ve istiğfar edip dergâh-ı İlahiye ye iltica etsin. Hal böyle iken, Allah’ın rahmet ve af kapısından ümidimizi kesmemiz doğru değildir.

Nitekim bu hususlara işaret eden ayet ve hadisler de mevcuttur şöyle ki:

"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir."(Zümer Suresi, 39/53)

"Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH'a tövbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz."(Nûr, 24/31)

Hazreti Ömer (ra) gibi bir İslam kahramanı iman etmezden evvel en şiddetli ve en büyük günahları işlemiştir, ama tövbe edip iman getirdiği zaman, Allah o eşsiz şefkat ve rahmeti ile onu bağışlamakla kalmayıp, ona çok yüksek bir mevki ve ahlak nasip etmiştir. İşte Hazreti Ömer (ra) eski hayatındaki böyle bir günaha rağmen o yüksek makamlara erişmiştir.

Peygamber Efendimiz (asv) de bu hususta şöyle buyurmuştur:

İbnu Ömer (radıyallahuanhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tövbesini kabul eder."(Tirmizî, Da'avât 103, (3531); İbnu Mâce, Zühd 30, (4253).)

Hz.Enes (radıyallahuanh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"İnsanoğlunun her biri hatakârdır. Ancak hatakârların en hayırlısı tövbekâr olanlarıdır."(Tirmizî, Kıyâmet 50, (2501); İbnu Mâce, Zühd 30, (4251).)

Üçüncüsü, Allah insanları günah işlemeye müsait ve kusur yapmaya uygun bir fıtratla yaratmıştır. Bu yüzden, tövbe ve pişmanlık kapısını da açık tutmuştur.

İnsan nefsine uyarak, Şeytana aldanarak günah işlerse, bunu imha edip yeni ve temiz bir sayfa açma fırsatını Allah kullarına bahşetmiştir. Bu yüzden, Peygamber Efendimiz (asv); "Kim bir kusur etse, ardından sevap işlesin, zira o sevap o kusuru temizler." diyor. Yani günahların silgisi sevaplardır, samimi tövbe ve pişmanlıktır.

Tövbe, rücü etmek, pişman olmak ve yaptığı günahları terk ederek Cenab-ı Hakk’a yönelmektir. Allah’ın bir ismi olan “ Tevvab” O’na yönelen kulunun tevbesini kabul edip affeden demektir. Allah affetmeyi de affedenleri de sever.

Evet, Allah’ın rahmeti güneş gibidir. Güneş hiç kimseye küsmez ve ışığı ile herkesi aydınlatır. Gözünü, kapayıp güneşten istifade etmek istemeyen olursa o başka meseledir. İnsan maddî kirlerinden yıkanmak suretiyle temizlendiği gibi, manevî kirlerinden ve günahlarından da tevbe ve istiğfar ile temizlenmelidir.

Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Senin elinde gayet zaîf, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gayet uzun ve hasenatta eli gayet kısa, cüz'-i ihtiyarî namında bir iraden var. O iradenin bir eline duayı ver ki, silsile-i hasenatın bir meyvesi olan Cennet'e eli yetişsin ve bir çiçeği olan saadet-i ebediyeye eli uzansın. Diğer eline istiğfarı ver ki, onun eli seyyiattan kısalsın ve o şecere-i mel'unenin bir meyvesi olan Zakkum-u Cehennem'e yetişmesin. Demek dua ve tevekkül, meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi; istiğfar ve tövbe dahi, meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar.” (Sözler, 26. Söz)

Son olarak, geçmişte işlediğimiz günahları hatırlayıp, "Ben bu hizmete layık değilim" demek ve hayırlı ortamlarda bulunmaktan hayâ etmek, şeytanın bir hilesi ve aldatmacasından başka bir şey değildir. Bu sebeple bu gibi vehim ve vesveseleri ciddiye almamak gerekir. Ne kadar iman hizmetinde bulunursak o kadar geçmiş günahlarımıza kefaret olur inşallah.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.587
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...