Günümüzde Risaleler makineler ile basılmakta ve çok sayıda temin edilebilecek vaziyettedir. Biz yine de Osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bu sevaba nail olur muyuz?
Değerli Kardeşimiz;
Amellerin sevap ve fazileti, şartların ve zamanın durumuna göre değişiklik arz edebilir. Bazı zor şartlarda ve zamanlarda küçük bir amel, çok büyük sevap ve fazilet kazandırırken aynı amel; rahat şartlarda ve zamanlarda o sevabı kazandırmaz.
Mesela; ölüm tehlikesi olan sınırda nöbet tutan bir asker ile riski olmayan rahat bir yerde nöbet tutan askerin aynı ameli, sevap ve fazilet noktasından farklıdır. Birisi bir saatlik nöbetine bir senelik sevap kazanırken; diğeri aynı bir saatlik nöbetine belki bir saatlik sevabı ancak kazanabilir.
Üstad'ın döneminde şartlar ve zamanın durumu çok ağır ve zor idi. Matbaa yok, şiddetli bir baskı var, üstelik Kur'an hattını bilen az, bu gibi şartlar içinde Risale-i Nur'u yazmak bir sene ibadet sevabını kazandırabiliyordu. Lakin şimdi matbaa var, baskı gitmiş, yazıya ihtiyaç kalmamış. Elbette bu zamanı o zaman ile aynı kefeye koymak doğru bir yaklaşım olmaz.
Şimdi Risale-i Nur'u, Kur'an hattı ile yazmak bir ihtiyaçtan ileri gelmediği için, belki sadece Kur'an hattını talim ve muhafaza niyeti ile yazıldığından sevap kazanır ama; Üstad'ın dönemindeki sevapla aynı olmaz kanaatindeyiz.
Bu zamanda, yazmanın yerini okumak ve okuduğunu hayata tatbik etmek ve hayatına tatbik ettiğini bir başkasına tebliğ etmek almıştır.
Yani bu zamanda Risale-i Nur talebesinin vazifesi; Risale-i Nur'u talim, tatbik ve tebliğdir. Yazmak hususi bir meşguliyet derecesindedir, diye düşünüyoruz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Normal olmayan yazmak değil yazmayanları dışlamaktır. Yani yazıcı kardeşlerimiz nerde ise yazmayı Nur talebeleğinin tek şartı olarak görüyorlar. Hal böyle olunca yazmayanlar Nur dairesinden dışında gibi tasvir ediliyor. Biz yazmak meselesinde bu anormal anlayışa karşıyız. Yoksa yazmanın kendisine değil. İşte bu anormal düşünce Nur talebeleri arasında bir soğukluk oluşturuyor. Halbuki herkes kendi meşrebinin güzelliği ve hakikati ile meşgul olsa sorun kalmaz.
İnsanlara hizmet ve iyilik etmek isteyen kimse kendi nefsini ıslah etsin yeter nefsini ıslah etmeyen kimse insanlara gercek faydayı veremez Sadatlar nefislerini ıslah edip istikamet üzere gittiklerinden insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olmaktadırlar.
Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez. Enfal, 60
Ayette ki düşmana karşı hazırlıklı olun kısmı her daim geçerli bir kuraldır. Ama at besleyin kısmı zamana ve döneme göre değişkenlik gerektiren bir kaidedir. Şimdi tanklara savaş uçaklarına karşı at mı besleyeceğiz. Yazma konusu da aynı ayette ki at meselesi gibidir. Üstadımızın döneminde elle yazmak çok lüzumlu ve gerekli bir vazife idi şimdi o lüzum ve gerekçe kalkmıştır. Ama okumak, anlatmak ve yaşamak her daim gerekli ve lüzumlu bir vazifedir.