"Herkes gibi ben de bir hata yaptım, toplumda çok kişi bunu yapıyor." diyerek günahını küçültmeye çalışan inançlı bir kardeşimize Risale ışığında ne denebilir? Nasıl ona yardımcı olabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Evet, kusuru görebilmek tövbe ve istiğfarın girişi ve yarısı hükmündedir. Kusuru görmemek ise Allah korusun, Firavunluğa gidişin başlangıcı ve çekirdeği hükmündedir. Bu sebeple nefisin kusur ve ayıplarını görmek kemalattan ve güzel hasletler sınıfındandır.
İstiğfar: Cenab-ı Hakk'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek ve istemek manasına geliyor. Yani insanın manevi kir ve paslardan arınması için Allah’tan af dilemesi ve manevi temizlik yapması demektir.
İnsanın bütün maddi ve manevi kirlerinden ve paslarından arınması ve temizlenmesi gerekir. Zira insanın her bir azasının ve duygusunun sevabı olduğu gibi kusuru ve günahı da vardır. Mesela, dilin kusur ve günahı batıl konuşmak ve gıybet etmek iken, gözün günah ve kusuru harama bakmak, kulağınki haram sesleri dinlemek, mideninki haram şeyleri yemektir, kalbinki ise mecazi şeyleri sevmesidir... İşte insan tövbe ve istiğfar ederken bu sayılan veya sayılmayan şeylerin hepsinden istinkaf edip (çekimse kalarak) kaçınması gerekir.
"Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH'a tövbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz." (Nûr, 24/31)
Bu ayette de işaret edildiği gibi, nefis ve şeytanı alt etmenin ve kurtuluşa ermenin en önemli silahlarından birisi de istiğfardır. Bu sebeple insanın ilk vazifesi manen temizlenmek olan istiğfar yapması, daha sonra diğer terbiye metotlarına geçmesi gerekir. Kusur ve günah torbası dolmuş bir adamın nefis ve şeytanla mücadele etmesi pek müşküldür. Bu yüzden öncelikle bu günah ve kusur torbasını istiğfar ile boşaltmak, daha sonra başka yollara müracaat etmek gerekir.
İnsanın nefsini ıslah edip kamil bir mümin olması bir süreç işidir. Yoksa bir hap yutmak ile iyileşmeye benzemez. Yani hemencecik iyileşeyim, isteğime ulaşayım şeklindeki bir yaklaşım gerçekçi değildir. Böyle bir reçete var mı hayali ile hareket etmek yerine iman hakikatleri ile meşgul olmak ve cemaat ve sohbetlere devam etmek gibi gerçekçi yollarla çözüm aramak gerekir.
Nefsin kötü arzu ve planları karşısına tahkiki imanı çıkartmak gerekir ki, bu zamanda Risale-i Nurlar bu tahkiki imanı ders veriyor.
"Ben de herkes gibiyim." diyenlere Üstad'ın şu cevabı çok manidardır:
"Ey nefsim! Deme, “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur.” Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekàya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür’at peydâ ediyor."
"Hem deme, “Ben de herkes gibiyim.” Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır." (1)
(1) bk. Sözler, On Dördüncü Söz, Hatime
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü