Hz. Nuh dokuz yüz elli sene yaşadı deniliyor; hakikatı nedir? Genel olarak bakıldığında mantık olarak da bütün peygamberler altmış üç yaşında vefat etmiştir. Bunu açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki:
"Şer'an ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gayet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiçbir şeyinden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan, altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi olan altmış üçte Mele-i Âlâya gönderiyor, yanına alıyor, her cihette imam olduğunu gösteriyor."(1)
Peygamber Efendimiz (asm)'in altmış üç yaşında vefat etmesi, ümmet açısından bir ehemmiyet arzetmektedir. Ümmetinin ömrü galibi bu yaş civarında olacağına işarettir. Zaten bir hadis-i şerifte “ümmetimin ömrü 60 ile 70 arasında olacaktır” diye beyan buyuruluyor. Yüzyirmi dört bin peygamber gelmiş olmasından dolayı, bunların kaç yıl yaşadığı hakkında kat’î bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin bize bildirdiği kadarıyla malumat sahibi olmaktayız.
Tarih ilmi ise, milattan önce üç binden öncesini kesin olarak bilemediğinden, bu bilgilerle iktifa ediyoruz. İlk insanların ömrü uzundur. Ayrıca peygamberlerin ekserisi uzun yaşamıştır.
Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Nuh (a.s.) yaşıyla ilgili olarak şöyle denilmektedir:
"Andolsun ki biz, Nuh'u kendi kavmine gönderdik de O, dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. Fakat biz, O'nu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık." (Ankebut, 29/14 ve 15)
Görüldüğü gibi âyette Hz. Nuh (a.s.) dokuz yüz elli yıl kavmiyle birlikte olduğu beyan edilmiş; ancak bu sürenin onun bütün ömrünü veya peygamberlik süresinin tamamını ya da tufana kadar olan safhasını içine aldığına işaret edilmemiştir. Dolayısıyla tarihçiler bu süre hakkında farklı görüşler ortaya atmışlardır. Meselâ, İbn Abbas, kendisinden aktarılan bir rivayette, bu rakamı onun bütün ömrü olarak kabul etmiştir.
Buna göre o, kırk yaşında peygamberlik vazifesine getirilmiş, sekiz yüz doksan yaşında iken tufan meydana gelmiş ve bundan sonra altmış yıl daha yaşamıştır. İbn Kesir gibi, bu süreyi sadece tufan öncesi peygamberlik müddeti olarak düşünenlere göre ise, Hz. Nuh (a.s.)'ın yaşı bu rakamdan çok fazladır. Çünkü o, peygamberlik öncesi yaşadığı kırk yıl yanında, tufandan sonra da uzun süre hayat sürmüş ve peygamberlik vazifesini devam ettirmiştir.
Hz. Nuh (a.s.) ömrü gibi kavminin ömürlerinin de uzun olduğu kuvvetle muhtemeldir. O asırlarda insanların ekserisinin ömürlerinin uzun olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Resulullah Efendimiz (asm), bir hadislerinde, insanların ömürlerinin zamanla kısaldığına işaret etmişlerdir. (2)
"Dokuz yüz elli" rakamı Tevrat'ta da geçmekte ve orada, bu müddetin onun bütün ömrünü içine aldığı, Hz. Nuh'un tufan sırasında altı yüz yaşında olduğu (Tekvin, 7/6), tufandan sonra üç yüz elli yıl daha yaşadığı ve dokuz yüz elli yaşında vefat ettiği zikredilmektedir. (3)
Kur'an ve Hadislerde bahsedilen bu yaşlar, umumiyetle hicrî olan kameri aylara göredir. Zira Peygamber Efendimiz (asm) miladî 571'de dünyaya teşrif ettikleri ve 632 yılında ahirete irtihal ettikleri, toplamda 61 sene dünyada kaldıkları halde, hicri 63 sene yaşamış ve literatürde hep bu rakam kullanılmaktadır.
Dipnotlar:
(1) (bk.Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup.
(2) bk., İbn Kesir, Kasasu'l-Enbiyâ, I/117; Mevdüdi, Tefhim, IV/235. (Bu hususta başka rivayetler de vardır Hatta onun toplam ömrünü 1700'lü rakamların üstüne çıkaranlar olmuştur. Bu konudaki rivayetler için bk. İbn Kuteybe, el-Maârif, 11; İbn Sa'd, I/40-41; Taberî, Tarih, I/90-91; İbnül-Esir, I/68; İbn Kesir, Kasasu'l-Enbiyâ, I/84; Ömer A. Ömer, Ülü'l-azm mine'r-rusul, I/57 vd.; Seyyid el-Vekü, I/ 95)
(3) bk. Tekvin, 9/ 28-29.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Gerek tefsir kitapları olsun, gerekse başka kitaplar eğer Kur'an'a ve Hadis-i şeriflere aykırı bir fikir beyan etmiyorsa bizim kabulumuzdür. Yoksa Kur'an'ı anlamada bir yol olan tefsir kitaplarını ortadan kaldırırsak Kur'an'ımızı nasıl anlayabiliriz. Tabi tefsirlerde yazılan herşeyi kabul edelim demiyoruz. Çünkü akla mantığa ve Kur'an'ın ruhuna sığmayan bazı izahatlar olabirir ve vardır..
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, bir hazinede çürük bir elmas bulunmakla o hazine değerden düşürülmez. Bir bahçede çürük bir elma bulunmakla da o bahçe kıymetten düşmez. Kur'an-ı Kerim de muhkem ve müteşabih denilen iki kısım ayetler mevcuttur. Muhkem ayetlerdeki ifadeler zaten açık ve nettir. İzaha ihtiyaç yoktur. Müteşabih ayetler ise müfessirlerin izahatına muhtaç. Artık bu izahlardan dediğimiz gibi akla mantığa ve Kur'an'ın ruhuna uygun olmak şartıyla alırız; değilse reddederiz.
Genel olarak baktığımızda bütün peygamberler altmış üç yaşında vefat etmiş diyorsunuz. Peki Kur'an'da adı geçen peygamberlerin ve peygamberimizin haber verdiği bir kaç peygamber dışında bildiğimiz peygamber var mı ki, varsa da çok eskiden yazılmış olan tefsir ve tarih kitaplarına dayanmıyor mu. O halde ölçümüz tekrar ediyoruz.
Kur'an, hadis ve bu meyanda yazılmış olan tefsir kitaplarıdır. Bütün peygamberler altmış üç yıl yaşamış diyorsunuz, bu ifade hangi ayette veya hadiste geçmektedir? Bunu bilmek isteriz. Eğer bazı tarih ve tefsir kitaplarında geçen bir ifadedir diyorsanız, o halde aynı yanılgıya düştüğünüzün bilmem farkında mısınız. Yani bir taraftan tefsirleri delil olarak kabul etmeyeceksiniz, diğer taraftan oralardan delil getireceksiniz. Bizim ölçümüz Kur'an ve hadis mi, yoksa salt mantığımız mı?
Hem eğer ölçülerimizden biri Kur'an ışığında yazılan bir tefsir olan Risale-i Nur eserleriyse o zaman; Bediüzzaman Hazretleri mektubatta "Milattan önce üç bin'den sonrasına tarih doğru bir şekilde hükmedemiyor", diyor.
O halde biz 'yüz yirmi dört bin peygamberin genelinin altmış üç yaşında vefat etmiştir' dememiz ne kadar doğru.
Hz. Nuh (a.s.) için Kur'an-ı Kerim dokuz yüz elli yıl yaşadı diyor.
Tefsir kitaplarıda buna yakın izahatlarda bulunuyor. Bizler ise sırf bir akıl ve mantık ile bunu izaha kalkışırsak hata yapmamız muhtemeldir. Bazı şeyler var ki akıl ve mantık terazisiyle tartılmaz.
"İdraki meali bu küçük akla gerekmez/ Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez."